Cumartesi, Temmuz 27, 2024
Google search engine
Ana SayfaTürkiyeCihat Yaycı Yazdı... Anayasa Değişikliği Tuzağına Dikkat! Aman ha!

Cihat Yaycı Yazdı… Anayasa Değişikliği Tuzağına Dikkat! Aman ha!

Seçim dönemi içerisinde bulunduğumuz bugünlerde siyasilerin bölücü örgüt uzantılarından oy almak için, bölücü örgüt uzantılarının talepleri doğrultusunda  “Anayasada değişiklik” sözleri verdiklerine ya da en azından Anayasada değişiklik yapabileceklerinden bahsettiklerine şahit oluyoruz.

Hatta bu seçim ortamında oy şantajı yapan bölücü örgüt uzantısı siyasi yapılar kendilerinden destek isteyene ya da isteyecek adaylara “seçilmeniz durumunda yeni bir çözüm ve müzakere süreci başlatmaya, anayasayı da bizim taleplerimiz doğrultusunda değiştirmeye mecbursunuz” diyerek açık açık gözdağı vermekte ve diyet istemektedirler.

Üstelik bu kesimler “Kürt sorununun çözüm adresi olarak TBMM’yi gördüklerini” söyleyerek, Anayasada değişiklik taleplerine vurgu yapmaktadır.

Daha önce de yazmıştım ama görüyorum ki çoğu kimse tehlikenin pek farkında değil.

O nedenle bu şekildeki Anayasa değişikliği konusunun ne kadar tehlikeli olduğunu yazmanın ve anlatmanın büyük bir ihtiyaç ve kutsal bir vatan borcu olduğu kanaatindeyim.

Peki, bölücü silahlı terör örgütleri ve siyasi yapılar Anayasa’da hangi değişikliklerin yapılmasını talep ediyorlar?

Kısaca söyleyeyim.

  1. Demokratik Özerklik/Öz Yönetim adı ile önce sınır çizmeye,
  2. Etnik bölücülük yaparak ayrıştırılmış halk teşkil etmeye ve bunları kurucu halk ya da etnik gruplar olarak anayasaya kaydettirmeyi,
  3. Anayasaya başka dilleri resmi dil olarak ekletmeye,
  4. Özerk yerel yönetim ve güvenlik güçleri teşkili ile egemen bir otorite tesis etmeye
  5. Anayasa’daki Türklük kavramını kaldırmaya çalışmaktadır.

Bunun da demokrasi, insan hakları, özgürlük söylemleri ile allanıp pullanıp halkımıza sunulduğunu da görüyoruz.

Mesela bölücü kesimler ve mensupları;

– “Ana dilde eğitim ve ana dilimizin resmi devlet dili olması demokratik bir haktır”,

– “Merkezi yönetimle işler yürümüyor, federatif yapılar ve özerk bölgeler oluşturulması sorunların yerinden çözümüne katkı sağlar”,

– “Biz de bu devletin kuruluşuna emek verdik, bizim de Anayasada kurucu halk olarak zikredilmemiz hakkımızdır” gibi söylemleri ve talepleri sık sık dile getirirler.

Öyle de olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.

Yazının sonunda bu oluşum ve temsilcilerinin, bu seçim döneminde de kendilerinden destek isteyen adaylardan oy şantajı yaparak, destekleri karşılığında yerine getirmelerini istedikleri pervasızca ve son derece cüretkâr taleplerini de belirttim.

MASUM GİBİ GÖRÜNEN BU TALEPLERİN ARKASINDA GİZLENEN ASIL AMAÇ İSE BAMBAŞKADIR.

Öncelikle bölücü terör örgütleri ve siyasi yapılar bu taleplerin elde edilmesiyle Türkiye’nin istedikleri şekilde bölünmesine uygun uluslararası hukuki zemin oluşturmayı hedeflemektedir.

Yani dertleri demokrasi, insan hakları, özgürlük falan değildir, bu kisve altında amaç ülkenin parçalanması ve bölünmesi için gerekli uluslararası hukuk şartlarını oluşturmaktır.

Nasıl mı?

Çünkü Anayasada birden fazla resmi dil, kurucu halk, etnik grup, özel, özerk, federatif bölge tanımlandığı takdirde; o dili konuşanların, o halk veya etnik grup üyelerinin,  özel, özerk, federatif bölge bölgede yaşayanların uluslararası hukuka göre referandum yoluyla “kendi kaderini tayin” yani “ayrılma hakkına” sahip olması mümkündür.

Zira bir etnik grup ya da halk topluluğunun kendi kaderini tayin hakkına sahip olabilmesi için ulusal anayasada bu gruba özel bir statü (dil, din, bölge vs) verilmiş olmasının tek başına yeterli olduğu uluslararası hukukta kabul gören bir görüştür.

Bu konudaki temel hukuki belgeler ise, 1933 Montevideo Sözleşmesi ve Sürekli Adalet Divanının 1930’da etnik gruplarla ilgili olarak yaptığı geleneksel tanımdır.

Bizler işte bu belgeleri pek bilmeyiz ama bölücüler çok iyi bilir

Bu çerçevede uluslararası hukuk açısından bir halktan, ancak sınırları belli ayrı bir toprakta yerleşik, etnik ve kültürel özelliğiyle ayırt edilebilen bir grup insan olmaları durumunda söz edilebilir.

Görüldüğü üzere ülke içerisinde sınırları belirlenmiş bir toprak parçasında yaşamak, ayırt edici özellikleri Anayasa’da vurgulanmış olmak ayrılma hakkı için şarttır.

Ülke içerisinde özerk bölge ve federatif yapılar oluşturulmamış, bunların şu veya bu şekilde sınırları çizilmemişse, tüm ülke halkı iç içe yaşıyorsa, anayasada tek bir Millet, tek bir resmi dil tanımlanmışsa uluslararası hukuk bakımından ayrı bir halkın varlığından söz edilemez.

Yani federal ve özerk bölgeler oluşturulması, anayasada birden fazla devlet dili ya da resmi dilin ve halkın zikredilmesi ayrılıkçılık için hukuki zemin oluşturur

Bazıları bu kendi kaderini tayin referandumunun ayni oylamasının tüm ülkede ve tüm vatandaşlara yapıldığını sanıp, “Aman olsun canım, bölücüler referandumda Türkiye’de çoğunluğu elde edemezler” diyebilir.

Maalesef uygulama hiç de öyle değildir.

Çünkü “kendi kaderini tayin oylaması” sadece o tanımlanmış vatandaş grupları ve/veya o özel, özerk ya da federatif bölgede yaşayan vatandaşlar arasında yapılıyor, ülkedeki diğer vatandaşlar ise oylamaya katılamıyor.

Yani eğer Anayasada bölücü örgütlerin ve siyasi uzantılarının talepleri doğrultusunda değişiklik yapılmışsa, ayrılık kararının oylanacağı referandumlara sadece;

  • Falanca dili ana dili olarak belirtenler,
  • Ya da Anayasada kurucu halklardan biri olan falanca halkı mensupları,
  • Ya da falanca mezhebe mensup vatandaşlar,
  • Veya uygulamaya konulan falanca özel, özerk, federatif bölge halkı mensupları oylamaya katılabilecek.

DİĞER ÇOĞUNLUK HALK NE Mİ YAPACAK? SADECE SEYREDECEK…

Anayasasına “birden fazla remi dil, birden fazla kurucu halk, etnik ve dini gruplar yazdırmadan”, “özerk veya federatif bölgeler oluşturmadan” düşüneceklerdi.

Bunları yaptıktan sonra geçmiş olsun…

İşte bu gerçekleri gören, devletler hukukunun hangi şartlarda ayrı bir devlet kurma hakkı tanıdığını bilen ve şu andaki mevcut durumda ayrılma ve bağımsızlık ilan etmelerinin hukuken de kabul görmeyeceğini anlayan bu odaklar Anayasada değişiklik yapılmasını adaylara siyasi destek için şart koşmaktadır.

Mesela son dönemde;

30 Mart 2023 tarihinde YSP (HDP) Eş Sözcüleri seçim beyannamelerini okuyarak, beyannamede;

  • Çok kimlikli anayasa,
  • Özerklik,
  • Anadilde eğitim talepleri ve vaatlerinin yer aldığını söyledi.

15 Nisan 2023 tarihinde ise YSP (HDP) seçim stratejilerini şu maddelerle deklare etti;

  • Kürt halkının varlığının ve kimliğinin tanınması, yapılacak anayasada yer alması.
  • Kürt dilinin anaokulundan, üniversiteye kadar eğitim dili olarak kabul edilmesi ve Türkçenin yanı sıra ikinci resmi dil olarak tanınması.
  • Kürtlerin, Kürt ve Kürdistan isimleriyle özgürce örgütlenmeleri ve kendilerini ifade etmelerinin önünü açan demokratik bir ortamın yaratılması.
  • Kürt halkına, Kürdistan’da kendi kendilerini yönetmelerine imkân verecek bir statünün tanınması.
  • Kürt halkının diğer halklarla bir arada, eşit, özgür ve onurlu bir şekilde yaşamasını güvence altına alan demokratik, çoğulcu, ademi merkeziyetçi bir anayasanın yapılması hususlarının yer aldığı söylenmişti.

5 Nisan 2023 tarihinde ise bir HDP sözcüsü, PKK’nın kanalına yaptığı açıklamada, Anayasa’nın ilk dört maddesinin değiştirilmesi gerektiğini söyleyerek, “Türkçe’yi tek dil kabul eden, Türklüğü tek ulus olarak kabul eden bir anayasayla ilerlemek mümkün değil. Dokunulamaz maddelerle ilerlemek mümkün değil. Türkçe ve Türklüğe dokunacağız diye açıklamalarda bulunmuştu.

Benzer açıklamalar diğer bölücü odaklar, etnik milliyetçilik yapan kesimler ve siyasi oluşumlar tarafından da yapılmakta.

Yani tarafları değişse de emelleri doğrultusundaki talepleri değişmiyor.

ŞİMDİ ANLADINIZ MI BU ANAYASA DEĞİŞİKLİK TALEPLERİ NİYE YAPILIYOR?

Bu talepleri hoş ve makul karşılayanlar ya bu tehlikenin farkında değillerdir, ya da bu bölücülerle işbirliği içerisindedirler.

Mızrağı çuvala sığdıranlara ve sığdırmaya çalışanlara karşı çok uyanık olmalıyız.

Tehlike büyüktür.

Siyasi ikbal ve oy sevdası vatan sevgisinin önüne asla geçmemelidir.

Ülkemizde T.C. Anayasası’nın beka, birlik ve beraberliğimizin temellerini oluşturan değişmez hükümlerini tartışmaya ve değiştirmeye kalkanların asıl amaçları ortadadır.

ANAYASAMIZDAKİ TÜRK MİLLETİ TANIMI IRKİ VE ETNİK BİR TANIM DEĞİLDİR!

Unutulmamalıdır ki, Türkiye Cumhuriyetinde ırki, dini veya diğer şekillerde etnik bir Türklük tanımı ve kavramı yoktur, vatandaşlık bağlamında anayasal Türklük tanımı vardır.

Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı herkes Türk’tür!

Bu tanımdan rahatsız olanlar asıl ırkçı, ayrılıkçı, bölücü Devlet ve Atatürk düşmanlarıdır!

Çünkü Atatürk Türk Milleti’ni kapsayıcı olarak şöyle tarif etmiştir; Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına (ahalisine) Türk Milleti denir!!

Bu tanıma kim karşı çıkıyorsa onlardan uzak durmak gerekir!

Biz hep birlikte Türk Milletiyiz!

Allah Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Türk Milleti’ni korusun!

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisment -spot_imgspot_imgspot_imgspot_img

Most Popular

Recent Comments