Niyazi Kızılyürek ve KKTC Cumhurbaşkanlığı “iki toplumlu Ekonomi Komitesi” başkan vekilinin duyurduğu “müjde”, bireyleri Rum egemenliğini tanımaya teşvik eden siyasi bir tuzaktır
Kıbrıs Türklerini, maddi çıkar karşılığı, bireysel bazda, yavaş yavaş sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti” egemenliğini tanımaya iterek, milli hedefleri olan RUM HAKİMİYETİNDE ÜNİTER DEVLETİ benimsetmeye çalışıyorlar…
Böylece, etnik kökeni ne olursa olsun, herkes “ÜNİTER Kıbrıs Cumhuriyeti egemenliğinde”, vatandaşlık hakları ile birlikte yaşayacaktır!
Bunu geçmişte, “OSMOSİS” olarak ifade etmişlerdi.
2004 referandumu sonrası içine sokulduğumuz süreç, sözde “KIBRIS CUMHURİYETİ “ içinde OSMOSİS ile erime sürecidir…
Bunu önlemezsek, bırakın iki devletli çözümü, Rum devletine yama bile olunamayacaktır!
Rum bankalarında açılacak hesaplarla, vergiden kaçmak isteyenler, Rumlarla iş ilişkisi kuranlar, güneye mal satanlar, Güneyden ve 3. Ülkelerden ithalat yapanlar, kayıt dışı parası olanlar, emperyalist fonlardan beslenenler vb… paralarını Rum bankalarında tutacaklardır.
Ne kadar çok insan Rumlarla ve Rum devleti ile maddi ilişki içine girerse, federasyonculara o kadar çok insan katılır. Dolayısıyla, Federasyoncuların kitle tabanı bu yolla genişleyecektir.
Güneyde çalışan 3000-4000 işçi ve Güneye yerleşen yüzlerce Türk vardır. Onlarca işadamı güneyle ticari ilişki içindedir.
Bal, balık, patates, tuğla, mermer vb… üreticilerinden sonra, şimdi de hellim üreticileri ve süt üreten hayvancılar da bunlara katılacaktır.
KKTC’yi red ve inkar eden AB’ın hibe fonlarından direk yararlananları gören diğer üreticiler, “biz de alalım” diyerek, yüzlerini AB ve Rum yönetimine çevirecektir. KKTC’yi muhatap almayan AB DESTEK OFİSİ’nin fonladığı üretici ve sivil toplum örgütleri federasyonculara katılıyor.
Bunlar hep sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti” çatısı altında yapılıyor.
KKTC olayın içinde yok.
Rum ve AB , bu yolla Kıbrıs Türklerini KKTC ve Türkiye’den koparmayı planlamıştır.
NE YAPILMALI?
Yapılması gereken, DEVLETTEN DEVLETE İLİŞKİDE ISRAR ETMEK ve KKTC’yi tanıyana kadar, Rum ve AB ile “KIBRIS CUMHURİYETİ İÇİNDEKİ TÜRK TOPLUMU” statüsü ile ilişkileri askıya almaktır
Halk o zaman yönünü güneyden Kuzeye, yani KKTC’ye ve Türkiye’ye çevirecektir
Yeşil Hat Tüzüğü, iki toplumlu komiteler ve planladıkları ortak etkinlikler iptal olmalıdır.
Rum müzakereci ile her hafta yapılan gereksiz görüşmeler durmalıdır.
KKTC artık, “iki devletli çözüm, TANINMA ve devletten devlete ilişki istiyorum. Güneye ihracat yapacak olanlar, Ticaret Dairesi’nden belge alacak. Vergisini Vergi Dairesi’ne ödeyecek. İki Toplumlu Komitelerin işlerini devletin ilgili daireleri yapacak.” demelidir
Rum bunu reddedecektir ama bu OSMOSİS SÜRECİ de duracaktır.
Güneye satılan bütün mallar iç tüketime ve Türkiye’ye satılmalıdır. Üreticiye alım garantisi verilmelidir. Böylece, hem üreticinin zarara uğraması önlenecek, hem de, KKTC iç pazarında fiyatlar düşecektir.
Birkaç işadamının Güneyle birkaç milyon dolarlık ticareti uğruna ödediğimiz ağır SİYASİ BEDEL kabul edilemez. Lehimize olsaydı, Türklerin Rum bankalarında hesap açmasını, Rum yönetimi asla kabul etmezdi. Niyazi Kızılyürek de asla bu iş için uğraşmazdı.
Rum Bankalarında hesap açmak, Güneye sermaye kaçışına neden olacaktır.
Ekonomik gelişme için şart olan emek ve sermaye, POLARİZASYON TEORİSİ’NDE öngörüldüğü gibi, zayıf ekonomiden güçlü ekonomiye (Güneye) kayarsa, KKTC ekonomisi de güneye kayacak ve hellimde olduğu gibi, üretimden ihracata tüm süreç ve üreticilerimiz Rum devleti kontrolüne girecektir. Bu ise siyasi teslimiyeti getirecektir.
1963 ÖNCESİNDE OLDU
Rahmetli liderimiz Denktaş, 1964’ lerde Türkiye’ye yazdığı raporlarda “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 3 yıllık ortaklık döneminde, Türklerin Rumlar içinde erimeye başladığını, Rumların ekonomide ve yönetimde herşeye hakim olduğunu” belirtiyordu…
Makarios acele edip Cumhuriyeti yıkmasaydı 5-10 yıl içinde tek kurşun atmadan OSMOSİS tamamlanacaktı…
Şimdi yapılanlar 1960-1963’ün tekrarıdır.
Hellim tescili sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti” adına olmuştur
Üreticimizi denetleyecek denetimci şirketleri de Rum devleti yetkilendirecektir.
Rum belgeleri ile Rum limanlarından ihracat olacaktır. Geliri Rum bankasına yatacaktır.
Vergisi de Rum devletine ödenecektir. Bu, diğer ürünlere de yayılacaktır.
KKTC, bu sürecin hiçbir yerinde yoktur!!
Bu durdurulmazsa, KKTC, işlevsiz bir tabela devlete dönecektir.
Hedefleri olan OSMOSİS budur.
İş insanlarımız ve güneyde yaşayıp çalışanlar, fiilen, “Kıbrıs Cumhuriyeti ” adlı Rum devleti egemenliğini tanımak zorunda kalacaklardır. Bu ilişki siyasete de yansıyacak ve federasyoncu partiler güçlenecektir.
3. Ülkelere uçuşlar zaten Güneye kaymıştır. KC pasaportu olanlar, ucuz diye Larnaka’dan uçmaktadır.
KC kimliği olan onlarca öğrencimiz, Güneydeki İngiliz okulu ve Rum üniversitesinde Hristodulidis bursu ile okumaktadır
KC kimliği olan insanlarımız, ucuz diye güneyden alış veriş yapmaktadır
Uyarıyorum!
Bu, doğru bir gidiş değildir
KKTC zemin kaybederken, Rum devleti, OSMOSİS hedefine adım adım yaklaşmaktadır.
OSMOSİS, KKTC’nin altını boşaltmak ve Kıbrıs Türklerini sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti ” vatandaşı olarak Rum devleti çatısı altında bireysel vatandaşlık hakları ile yetinerek yaşamaya alıştırmaktır.
Ayrı, egemen eşit bir HALK olarak, ortaklık hakları ve eşit devlet statüsü talep etmekten vazgeçirmektir.
Onlar, tüm Kıbrıs’ın tek ÜNİTER meşru devleti olacak, biz de o devletin asli unsuru Rum Halkı içinde, Maronit, Latin ve Ermeniler gibi azınlık Türk Cemaati vatandaşları….
İstedikleri çözüm budur.
Üç kuruşluk maddi çıkar için, AB ile Rumun yaptığı ve KKTC ‘yi yok sayan YEŞİL HAT TÜZÜĞÜ içinde kaldığımız ve sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “Kıbrıslıtürk vatandaşları” olarak hareket ettiğimiz sürece, Rum’un OSMOSİS hedefine hızmet edilmektedir.
Tekrar vurguluyorum:
Bunu önlemenin yolu DEVLETTEN DEVLETE İLİŞKİDE ISRAR ETMEK VE HALKI RUMA MUHTAÇ EDEN İŞSİZLİK, UCUZ EMEK, PAHALILIK, BOZUK SAĞLIK SİSTEMİ/ YETERSİZ HASTAHANE, UCUZ DİREK UÇUŞ vb. SORUNLARI SÜRATLE ÇÖZMEKTİR