Dün yazdığım köşe yazısının yayınlanmasından sonra Ankara’da, son derece güvenlikli bir yerleşke olması gereken TUSAŞ’a intihar saldırısı diyebileceğimiz formatta bir terör saldırısı gerçekleştirildi ve bu saldırı neticesinde 5 vatandaşımız katledildi, birçoğu da yaralandı…
Normal şartlarda, bırakın ana kapıya kadar ulaşmayı ve kapıdan içeri girmeyi, TUSAŞ gibi son derece önemli bir yerleşkenin yanına bile yaklaşamamaları lazımdı…
Ama bunlar bırakın yaklaşmayı, ortalığı kana bulayarak içeri girdiler, üstelik de çok iyi silahlanmış olmalarına rağmen, sadece üç kişiydiler…
AKP’nin MHP’den sorumlu başkan yardımcısı Bahçeli’nin Apoşlar tayfasına mavi boncuk dağıtmasından hemen sonra meydana gelen bu olay çok net bir mesajlar içermektedir;
- Artık Apoş mapoş bizim liderimiz filan değildir, onu takmıyoruz, emirleri başka yerden alıyoruz…
- Emirleri aldığımız odaklar barış marış istemiyor, Türk milletiyle ve Türkiye Cumhuriyeti ile Kürtlerin sürekli bir kan davası, sürekli bir gerginlik içinde olmasını istiyor…
- Bakmayın dağda filan sizinle kapıştığımıza, biz aslında sizin kalbinizin olduğu yerdeyiz, biz her yerdeyiz, bakın işte sizin o gözbebeğiniz TUSAŞ’a bile elimizi kolumuzu sallaya sallaya gireriz, vururuz, patlatırız…
- Biz varken hiçbir yerde güvende değilsiniz, sizi istediğimiz zaman istediğimiz yerde, istediğimiz şekilde vururuz…
- Sınırlarınızı ve sınır ötenizi TSK koruyor, evet TSK sözkonusu olduğunda TSK ile baş edemiyoruz, ama sınırlarınızdan içeri bir kere girdik mi, artık sizi canımızın istediği yerde, istediğimiz gibi vururuz…
- Süreci siz idare etmiyorsunuz, biz idare ediyoruz, işimize nasıl gelirse öyle davranıyoruz, siz elinizi uzatsanız da bizim işimize kurşun sıkmak gelirse, sıkarız…
Bu listeyi daha da uzatabiliriz, ama gerek yok, anlayan anlar.
AKP-MHP ikilisinin Anayasa’yı keyiflerinin istediği gibi değiştirmek için Meclis’te DEM oylarına da ihtiyaçları var.
Kısacası, Anayasa’yı tam da keyiflerine uygun bir parti devleti anayasası haline getirmek için birazcık da onların keyfine göre maymuna çevirirlerse, al gülüm ver gülüm hesabı tamam olur!
Ama belli ki birileri o hesabı bunlara yaptırmayacak, her attıkları adımda güvendikleri dağlara karlar yağdıracak.
Bunların her attığı adımı önceden hesaplayan, attıkları adıma göre anında bir tepki yaratan, hiçbir şekilde uyumayan, uyutmayan, her şeyi önceden planlayıp programlayan bir üst akıl var…
TUSAŞ saldırısı da iplerin bu üst akılın elinde olduğunu gösteriyor…
Aslında AKP-MHP ikilisi İsrail’in başta İran eski Cumhurbaşkanı, Hamas liderleri, Hizbullah liderleri olmak üzere, düşmanlarını nasıl temizlediğine baksalardı, bu mesajı çoktan alırlardı, ona göre davranırlardı…
Ancak kendilerini dokunulmaz, Kaf dağında erişilmez sanıyorlar…
TUSAŞ saldırısı her ne kadar ilk aşamada PKK ile ilişkilendirilse de, büyük resme baktığınızda, PKK gibi bir piyonun bu saldırıyı gerçekleştirmek için çok yufka kalacağını anlarsınız…
Nitekim, bu saldırı konusunda henüz PKK’nın silahlı kanadından bir tepki gelmedi, muhtemelen onlar da bu olayın kendi üstlerine yıkılmasını istemiyorlar, çünkü arkasından TSK’nın misillemesi gelecek ve TSK hiçbir olayda bu gibi eylemleri karşılıksız bırakmadı…
PKK’nın silahlı kanadı, eylemlerinin kendi insiyatifinde ve kontrolünde olmasını tercih eder, bu bir mecburiyettir, aksi takdirde gol atayım derken feci şekilde gol yerler…
TSK ile 40 yıllık kavgalarında şunu iyice öğrendiler, Amerika’nın sağlam arka desteği olmadığı sürece, TSK ile baş etmeleri imkansızdır, TSK’ya zarar verseler bile TSK bu zararı misliyle geri ödetir…
Bu bakımdan, TUSAŞ eylemi yukardaki mesajları içermekle birlikte, Ortadoğu sahnesindeki olayların gelişimine baktığımızda, dolaylı olarak başka mesajlar da içeriyor.
Yukardaki mesajlar haricinde, şu mesajı da içeriyor: AKP iktidarında hiçbir güvenliğiniz yoktur, hiçbir yerde hiçbir şekilde güvende değilsiniz, hatta AKP-MHP ikilisinin kendileri bile güvende değiller…
Düşünsenize, TUSAŞ’a saldıracaklarına, bu eylemi Ankara’nın göbeğinde, insanların çok kalabalık olduğu bir anda ve yerde yapsalardı, örneğin Kızılay’da veya İstanbul’da polis ve insan kaynayan Taksim’de, İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirselerdi, nasıl bir felaket ortaya çıkardı!!!
Bunun yerine, Türkiye’nin en güvenlikli kurumlarından birine girmeye kalkıştılar ve girdiler de…
Bereket versin ki can kaybı korktuğumuz boyutta olmadı, bunun sebebi de kesinlikle güvenlik güçlerinin verdiği tepki değildir…
Böyle bir eylemde felaket ve katliam sadece birkaç saniye içinde gelir, sonrası ne çıkarsadır…
Bu eylemdeki mesajları almak için hikaye okumanın, ahmak rolüne yatmanın anlamı yok, yatırsanız ebediyen yatıracaklarının ön mesajını verdiler…
Hala buna PKK eylemi diyorsanız, şunu da sorgulamak zorundasınız; Bu eylemi yapan PKK’nın hangi kolu, hangi boyutu, hangi türüdür ve kime hizmet etmektedir!
Ve dahası, bu saldırıdan sonra, arkasından ne gelecektir!