Pazartesi, Eylül 23, 2024
Google search engine
Ana SayfaKıbrıs“Yunan Devrimi Anıtı” Ve Tripoliçe Katliamı

“Yunan Devrimi Anıtı” Ve Tripoliçe Katliamı

Haberlere bakarken başlık dikkatimi çekti.

Başlıkta, “Baf’ta 1821 Yunan Devrimi Anıtı açılıyor” diye yazıyordu.

16 Eylül 2024 tarihli Rum Fileleftheros gazetesinden çeviri haberde, Baf’ta 12 Ekim (2024) günü, Yunanistan eski Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulos’un da katılımıyla “1821 Yunan Devrimi” anısına anıt açılışı yapılacağı, açılış etkinliğinde Rum Eğitim Bakanı Athina Mihailidu’nun da konuşma yapacağı aktarılıyordu.

İki asırdır unutturmaya çalıştıkları katliamlarını, sözde bağımsızlık devrimi adı altında anıtlaştırıyorlar.

Hakikatı her zaman ters yüz eden, yalana dayalı propaganda ile tarihi gerçekleri saptıran Yunanistan ve Rum yönetimi, yine, karanlık yüzlerini perdeleyecek yeni bir yalan senaryosunu hayata geçiriyor.

“1821 Yunan devrimi” dedikleri olay, 203 yıl önce Mora’da, Tripioiçe’de Türklere yaptıkları katliam ve barbarlık. O dikecekleri anıt, esasında kanlı geçmişlerinin abidesi.

UNUTTURULAN TRİPOLİÇE KATLİAMI

Dünyaya unutturulan o katliam neydi?

O tarihlerde Osmanlı Devleti zor yıllardan geçiyordu; İmparatorluğun farklı bölgelerinde azınlık isyanları çıkıyor, savaşlarda toprak kayıpları yaşanıyordu.

Batılı tarihçilerin aktarımına göre, Osmanlı hakimiyetindeki Mora’da 22 Şubat 1821’de azınlık Rumlar bağımsızlık isyanı başlattı. Osmanlı’nın bölgedeki askeri gücü isyanı bastırmada yetersiz kaldı ve Rum isyanı büyüdü.

Mora’da katliam haberinin duyulmasının ardından bölgedeki Türkler, daha güvenli buldukları stratejik konumuna sahip Tripoliçe’deki kalelere sığındı. 50-60 bin Rum 5 ay boyunca, Tripoliçe’yi kuşattı, yiyecek temininde zorluklar yaşandı ve bu sürede baskınlar ve ölümler sürüp gitti. Vahşi bir Irk ve din savaşı haline dönüşen Rumların isyanını papazlar da kutsayarak kışkırtıyordu.

23 Eylül 1821’de Tripoliçe’ye giren Rumlar, üç gün boyunca 40 bine yakın Türk’ün tamamına yakını, çocuk, kadın, yaşlı ayrımı yapmadan vahşice katletti. İşte bu katliam unutturuldu. Yunanistan’ın bağımsızlık sürecinde Mora Türkleri yok edildi.

“KADINLARLA ÇOCUKLAR DAHİ ÖLDÜRÜLMEDEN ÖNCE İŞKENCEDEN GEÇİRİLDİLER”

Osmanlı İmparatorluğu, Balkanlar, Ortadoğu tarihi konularında uzman ABD’li tarihçi Justin McCarthy Tripoliçe katliamıyla ilgili şu bilgiye aktarıyor:

“Üç gün boyunca zavallı Türk yerleşimciler, bir vahşiler güruhunun şehvetine ve zulmüne teslim edildiler. Ne cinsiyet ve ne de yaş yönünden bir esirgeme yapıldı. Kadınlarla çocuklar dahi öldürülmeden önce işkenceden geçirildiler. Kıyım öylesine büyük ölçekteydi ki, çetecilerin sergerdesi (elebaşı) Kolokotronis’in kendisi bile, ‘kasabaya girdiğimde yukarı hisar kapısından başlayarak atımın ayağı hiç yere değmedi’ demektedir. İlerlediği zafer kutlama töreni yolu, cesetlerden bir örtüyle döşenmişti.”

Katliamdan kurtulan az sayıda Türk ise, üç yüz yıldır yaşadıkları topraklarını, ata mezarlarını geride bırakarak Rum çetelerinin katliamından kaçmak zorunda kaldı.

İngiliz yazar William St. Clair de yayınlarında, katliamla ilgili şu tarihi bilgileri veriyor:

“Yunanistan’da Türkleri pek az bıraktılar. 1821 yılı ilkbaharında ani olarak tümüyle ve dünyanın haberi olmadan yok edildiler. 20 bini aşkın Türk erkek, kadın ve çocuk birkaç hafta süren boğazlamalar sırasında Rum komşuları tarafından katledildi. Onlar kasten ve vicdan azabı duyulmadan öldürüldüler…. Mora’nın her yanında sopa, orak ve tüfeklerle silahlı Rum asiler çevreyi dolaşarak öldürüyor, yağmalıyor ve ateşe veriyorlardı.”

CESETLERİN ÜZERİNDE İLERLİYORDU

Batılı tarihçiler, Yunan tarihinin kahramanları arasında gösterilen isyancı liderlerden, “Filiki Eterya” üyesi Theodoros Kolokotronis’in vahşetine ayrıca dikkat çekiyorlar. Katliamın boyutunu, Rum çetecilerin lideri Kolokotronis’in söylediği, “Kasabaya girdiğimde yukarı hisar kapısından başlayarak atımın ayağı hiç yere değmedi” ifadeleriyle yansıtıyorlar.  Kolokotronis, atıyla, katlettikleri Türklerin cesetleri üzerinde ilerlediğinden atın ayağı yere değmiyordu.

Yunan bağımsızlığı ve krallığı işte bu katliamın üzerinde yükseliyordu.

İnsanlığın yüz karası katliamı, “1821 Yunan Devrimi” adı altında anıtlaştırıyorlar. Yeni katliamlara ilham versin diye mi!

UNUTUNCA TEKRARLANIR!

Aliya İzzetbegoviç, “Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır” demişti.

203 yıl önce yaşanan Tripoliçe katliamını kaçımız biliyoruz.

Nitekim, unutturulan Tripoliçe’nin devamı Girit’te ve Kıbrıs’ta yaşandı.

Girit’te neler yaşandı, ne kadarını biliyoruz; yeni kuşaklara aktarılıyor mu!?

Kıbrıs’ta neyin neden yaşandığını, Kıbrıs Türkü’nün neden varoluş mücadelesi verdiği ne kadar biliyoruz!?

Fark ettiniz değil mi, 203 yıl önce Mora’da, Tripoliçe’de yaşanılan vahşetin benzeri, aynı yöntemlerle yakın geçmişte, Girit’te ve Kıbrıs’ta da yaşandı.

Yine sözde din adamları papazlar başroldeydi. Girit’te hedeflerine ulaştılar; Girit Türklerini katliamla, zorunlu göçle yok ettiler.

Sıra Kıbrıs’a gelmişti…

KIBRIS’TA UNUTTUKLARI BİR ŞEY VARDI!

Makarios ve Grivas sahneye çıktı. İsyanı ve Trilopiçe katliamını örgütleyen “Filiki Eterya” örgütünü ve Mora isyanı örnek aldılar, adım adım ilerlediler; gizliden silahlandılar, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak hedefiyle (Enosis) terör örgütü EOKA’yı kurdular, Enosis’in önünde engel olarak gördükleri Kıbrıs Türkleri’ni planlı yok etmek için, soykırım planı Akritas’ı hazırladılar.

Kıbrıs’ta da, Mora’daki gibi ırk ve din düşmanlığına varan vahşet yaşandı. Başpiskopos Makarios, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olduğu dönemde, “Türk ırkını Elenizmin korkunç düşmanı” olarak nitelemişti. Makarios, 4 Eylül 1962’de Panaya köyünde yaptığı bir konuşmasında “Elenizmin korkunç düşmanı Türk ırkının bir parçası olan bu küçük Türk toplumu adadan atılana dek EOKA’nın görevi bitmiş sayılmaz” diyerek, ırkçı politikasını apaçık gösteriyordu. Makarios, 1963’te de “Eğer Türkiye Kıbrıslı Türkleri kurtarmaya gelirse, kurtaracak Kıbrıslı Türk bulamayacaktır!” demişti. Hedeflerinin soykırım olduğunu daha nasıl açıkça ortaya koyabilirdi ki!

Ama unuttuğu bir şey vardı; Türkiye, Kıbrıs Türkleri’nin yanındaydı. 20 Temmuz 1974 şafak vakti Kıbrıs’a barış, huzur ve güven getirmişti.

Peki, bugün görevde olan Rum lider Nikos Hristodulidis ne diyor: “EOKA bize yolu gösterdi, EOKA’nın yolunda yürümeye devam edeceğiz”. Ayrıca, EOKA’nın kurulmasını Helenizm tarihinin en güzel ve en parlak sayfası olduğunu iddia eden Hristodulidis, EOKA’nın yeni nesillere daha iyi anlatılacağını da söylüyor. “EOKA’nın yolundan yürümeye devam edeceğiz” diyen bir Rum liderin, Kıbrıs Türkleri’ne samimi yaklaştığını kim iddia edebilir.

KATLİAMLAR TEKRARLANDI

Tripoliçe’de, Girit’ye yaşanılan vahşeti Kıbrıs Türkleri, Ayvasıl, Gaziveren, Muratağa, Sandallar, Atlılar, Taşkent’de yaşadı. Rum katliamlarından kurtulabilenlerden hayatta olanlar vardır.

Hakikatı saptıran Rumlar, dünyayı yalan ve kurgu hikayelerle kandırmaya devam ediyor. Bir yandan da sürekli silahlanıyor. Fırsatını bulduğunda o silahlarla ne yapacağı ise aşikar.

Onlar, yaptıkları katliamları “devrim”, kurdukları ve katliam yapan terör örgütünü, tarihlerinin “en güzel, en parlak sayfası” olarak niteleyip, gelecek nesillere anlatmayı borç biliyor…

Sen; unutma, unutturma, öğren!

Tarihi bilmemek, geleceğinden vazgeçmek olur.

*

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisment -spot_imgspot_imgspot_imgspot_img

Most Popular

Recent Comments