Küçük bir gazete haberiydi ama çok şey anlatıyordu…
Türk askerinin, gittiği her yere huzur, barış ve insanlık götürdüğünün en yalın haliydi.
Can ve mal güvenliği de sağlanıyordu.
Kıbrıs Barış Harekatı’nın ikinci aşaması tamamlanmış, Kıbrıs’ın bugünkü sınırları belli olmuştu..
Bozkurt gazetesinin 31 Ağustos 1974 tarihli yayınında, oldukça küçük bir haber küpürü dikkatimi çekti.
Haberde şöyle yazıyordu:
“Türk Barış Harekatı sonrasında, Türk Silahlı Kuvvetleri denetimine geçen bölgede kalan bazı hayvanlar Rum yönetimine teslim edilmiştir. Bugün teslim edilen hayvanlar arasında 4.500 adet domuz bulunmaktadır”
31 Ağustos 1974
*
Gittiği yere barış, huzur ve insanlık götüren Türk askeri, Kıbrıs’ta 50 yıldır kesintisiz devam eden barış ve huzurun kaynağı ve teminatı. Bundan dolayı da hep Türk beklenendir!
1974’te, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmesini, sadece Kıbrıs Türkleri istemedi, bazı Rumlar da Türkiye’den garantörlük hakkını kullanarak Kıbrıs’a müdahale etmesini dillendirdi. Enosis’i gerçekleştirmek için yapılan15 Temmuz 1974 EOAK darbesinin ardından Ada’daki Rumların dillendirdi bu talep, Rumlar tarafından, Londra’da temaslarda bulunan Başbakan Bülent Ecevit’e de aktarılıyordu.
19 Temmuz 1974 tarihli Bozkurt gazetesi
*
Temmuz ve Ağustos aylarında, Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yılını; zaferlerin zaferi 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın da 102. yılını coşku ve gururla kutladık; yaşadığımız toprakları vatan yapan şehit ve gazilerimizi minnetle andık.
Anadolu’yu işgal eden Yunan kuvvetleri, Anadolu’dan kovulurken, geçtiği yerlerdeki köyleri ateşe vermiş, insanları öldürmüş, barbarlığın en vahşi örneklerini yaşatmıştı. Aynısını Rumlar da Kıbrıs’ta yaptı…
Kıbrıs Barış Harekatı’nın ikinci aşamasında, Mehmetçikle Mücahidin önünden kaçan EOKA teröristleri de Türklerin yaşadığı köyleri yaktılar, Kıbrıs Türklerine katliam yapıp toplu mezarlara gömdüler…
İşte Taşkent, Muratağa, Sandallar, Atlılar köyü katliamları…
Sadece bunlar değil, esir alınan, işkence gören, Rumların yollardan çevrilip yok ettiği, kuyulara attığı Kıbrıs Türkleri… Binbaşı Nihat İlhan ailesinin; üç küçük çocuk ve annesinin banyo küvetinde katledilmesi…1963 sonrası 11 yıl barikatlarda yaşanan insanlık ayıbı…1960 öncesi yaşanılan vahşetler. Tüm bunlar, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak hedefindeki Rumlar tarafından yapıldı. Rumların, belgelere dayalı Kıbrıs Türklerine insanlık dışı davranışları saymakla bitmez.
*
Daha geçen hafta eski Rum Dışişleri Bakanı Erato Kozaku Markulli, kendi sosyal medya hesabından Muratağa İlkokulu öğrencilerinin 1974 fotoğrafını paylaşarak, fotoğrafta bulunan Şafak Nihat hariç tüm öğrencilerin, EOKA-B teröristleri tarafından öldürüldüğünü itiraf etti. Markulli, “Tüm çocuklar, EOKA-B tarafından öldürüldü. Bu fotoğraf, yaşanan trajediyi bir kez daha ortaya koyuyor. Katliamın faillerinin bilinmesine rağmen Rum yönetiminin bu konuda hiçbir adım atmadı. Bu iğrenç suçlardan dolayı kimse cezalandırılmadı.” dedi. Bazı Rumların, “bunları ilk defa duyduğunu” belirtmesi ise dikkat çekici ve Rumların yalan propagandasının ve eğitim sisteminin etkisi açısından düşündürücüydü.
*
YALANA DAYALI PROPAGANDA!
Ancak ne var ki, gerçekler ortadayken, arada bir geçeği itiraf edip özür dileyen Rumlar çıksa da Rumların yalana dayalı propagandaları her platformlarda artarak devam ediyor. Gerçekleri saptırarak, yalanı propagandalarının baş malzemesi yapmaya devam ediyorlar.
1964 yılında İngiliz savaş muhabiri/fotoğrafçı Don Mc Cullin tarafından çekilen ve eşi Gaziveren köyünde Rumlar tarafından şehit edilen Kıbrıslı Türk Nevcihan Oluşum’un acısını yansıtan tarihi fotoğraf karesini de yalan Rum propagandasının malzemesi olarak kullanılıyor.
Halkın Sesi, 27 Ağustos 2024
Rumlar, yıllardır “devlet” eliyle yalan propaganda yapmaktadır. Son 60 senedir dünyayı bu tür sahtekarlıklarla kandırıyorlar.
Şimdi de “Netflix”te yalan Rum propandasına dayalı, Türk askerini Kıbrıs’ta “işgalci” gösteren “Famagusta” isimli bir dizi yayına giriyor. İstikrarla yalan propagandalarını devam ettiriyor.
Kıbrıs Barış Harekatı’nın ardından dahi Rumlar Kıbrıs Türkleri’ni katlederken, Türk tarafının kontrolüne geçen bölgelerde yaşayan Rumlar huzur ve güven içinde yaşıyordu. Türk askeri can ve mal güvenliğin sağlanıyordu. Rum vatandaşlarının insani ihtiyaçları gideriliyordu. Rumlar ise hastanede yatan yaralı Türklere kan dahi vermiyordu. Tüm bunlar belgeli gerçekler!
*
Esasında bizler, içimizde o kadar boş işlerle kendi kendimizi hırpalarken, Rumlar inandıkları “milli” davalarına hizmet etmeyi her zaman ön planda tutuyor. Rumlar yalan üzerine kurdukları propaganda ile yıllardır kendi halkını ve dünyayı kandırırken, bizler; elimizdeki gerçeklere dayalı verileri ne kadar etkili kullanabiliyoruz!
Rumların bu “istikrarını” kıskanmamak elde değil!
İkinci Barış Harekatı’ndan sonra: 22 Ağustos 1974 Hürriyet Gazetesi, “Rumlar rahat yaşıyor”