Soykırımcı İsrail, katlettiği Filistinlilerin bedenlerine el koydu; onları sadece rehin tutmakla, vücut kalıntılarını ailelerinden saklamakla kalmadı, aynı zamanda organ hırsızlığı ve kaçakçılığı planlarını sürdürmek için de kullandı.
İsrailli doktorlar, uluslararası hukuku doğrudan ihlal ederek Filistinlilerin organlarını çaldı.
Euro Med Monitor’un belgelediğine göre, katil İsrail ordusu, onlarca cesedi mezarlardan ve Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Şifa Tıbbi Kompleksi ve Endonezya Hastanesi’nin etrafındaki sokaklardan alırken görüldü. Eksik kokleaların ve korneaların yanı sıra karaciğerler, böbrekler ve kalpler gibi diğer hayati organlar da dahil olmak üzere organ hırsızlığına dair kanıtlar bulundu.
İsrail’deki adli tıp enstitüsünde yaşananlar
1990 yılında Batı Şeria’nın eski baş sağlık yetkilisi Dr. Hatem Ebu Gazali bir muhabire, Birinci İntifada (1987-1993) sırasında “Bir sebepten ötürü organların, özellikle gözlerin ve böbreklerin ilk yıl veya bir buçuk yıl içinde bedenlerden çıkarıldığına dair belirtiler var.” demişti. Ancak Filistinlilere dair bu meseleye, uluslararası medyada pek itibar edilmedi.
Amerikalı antropolog ve aktivist Nancy Scheper-Hughes’ın konuyu araştırmaya başlamasıyla mesele daha fazla kişi tarafından bilinir oldu.
Scheper-Hughes, 1999’da organ ticaretini ve organ trafiğini izleyen “Organs Watch”u kurdu. Bir yıl içinde, suistimaller üzerine yaptığı araştırma onu İsrail’e götürdü. 2001’de ABD Kongresi alt komitesi duruşmasında ifade verirken Scheper-Hughes, Batı Şeria’daki insan hakları gruplarının kendisine İsrailli patologların Filistinli şehitlerin bedenlerinden doku ve organ çaldığı konusunda şikayette bulunduğunu söyledi.
2013 yılında da İsveçli gazeteci Donald Boström, Birinci İntifada ile 2012’deki Gazze savaşı arasındaki dönemde, İsrail Ulusal Adli Tıp Enstitüsü’ne getirilen “ölü bedenlere yönelik kötü muamelenin rahatsız edici geçmişini” kapsamlı bir şekilde anlatan bir makale yayınladı.
Scheper-Hughes ve Boström’ün çalışmalarında ele alınan dönemin çoğunda, İsrail’deki Ebu Kebir Adli Tıp Enstitüsü, Dr. Yehuda Hiss tarafından yönetiliyordu. Scheper-Hughes ile Temmuz 2000’de yapılan bir röportajda Hiss, otopsi sırasında cesetlerden deri, kemik, kalp kapakçığı, kornea ve diğer insan parçalarını aldığını açıkça kabul etti ve ailelerin otopsiye onay verdiğini ancak bu hırsızlıklar hakkında bilgilendirilmediklerini söyledi. Cesetlerden sadece korneaları değil, göz bebeklerini de çıkardığını ve göz kapakları yapıştırılarak ailelerine geri verildiğini anlattı.
“Filistinlilerin şikayetlerine kimse inanmazdı”
Hiss’in himayesindeki Dr. Chen Kugel, 1999’da Enstitüye patolog olarak katıldı. Kugel, Scheper-Hughes’a organ ve dokuların teoride “herkesten, Yahudilerden ve Müslümanlardan, askerlerden ve taş atanlardan, teröristlerden ve terörist intihar bombacılarının kurbanlarından, turistlerden ve göçmenlerden” alındığını söyledi. Ancak pratikte durum böyle olmuyordu zira Filistinli ailelerden şikayet geliyorsa, onlar “düşmandı” ve “kimse onlara inanmazdı”.
“Organlar herkese satılıyordu”
İsrail’deki enstitüde çalışan Dr. Kugel, Scheper-Hughes’a “Organlar herkese satılıyordu; organ isteyen herkes sadece para ödemek zorundaydı.” dedi.
Kalp, beyin ve karaciğerler araştırma, sunum, tıp öğrencileri ve cerrahlar için tatbikatlarda kullanılmak üzere satılıyordu.
Ayrıca, Kugel’e göre, bir müşteri bir vücuttaki tüm organları isterse, 2 bin 500 dolar karşılığında bu da ayarlanabilirdi.
Kayıpların izini sürmek
Filistinlilerin kalıntıları genellikle İsrail askeri bölgelerindeki gizli mezarlara gömülüyor.
İsrail, cesetleri gömmeden önce her zaman teşhis etmiyor ve nadiren de olsa cesetleri geri getirdiğinde, cesetler genellikle çeşitli çürüme aşamalarında oluyor veya Filistinlilerin kendi soruşturmalarını yapmasının günler alacağı kadar katı bir şekilde donmuş oluyor.
Öyle ki Kudüs Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nden Dr. Saber El-Aloul, Al Jazeera’ye yaptığı açıklamada, İsrail’in şehitlerin cesetlerini eksi 35 dereceye kadar soğutulmuş morglarda sakladığını söyledi.
Bugün, ateşkes yürürlüğe girerken, Gazze halkı ya enkaz altında sevdiklerini arıyor ya da onların kamyonlarla geri getirilmelerini bekliyor.