Rum Dışişleri Bakanı Kombos, Kathimerini Gazetesine verdiği demeçte, hayal gördüklerini, rüyalar aleminde yaşadıklarını yeniden kanıtladı.
Kombos, “görüşmelerin başlaması için, AB’ın, hem Türkiye- AB ilişkileri, hem de Kıbrıs’ta çözüm için çalışacak bir siyasi gözlemci atamasını istediklerini, bu gözlemcinin hem görüşmelerin Guterres belgesi temelinde başlaması, hem de görüşmelerde müdahil olarak kalmasını savunduklarını” söyledi.
Gerçekten başka bir Dünyada yaşıyorlar…
Türkiye’yi tam üye yapmayı düşünmediğini defalarca açıklayan ve KKTC ‘ye insanlık dışı Ambargolar uygulayan AB’ın, Türkiye’yi güya üye yapacakmış gibi aldatıcı, göstermelik bazı vaatler karşılığında Kıbrıs’tan taviz alabileceğini hayal ediyorlar
Türkiye seçim sonuçlarının bu konuda belirleyici olacağını ifade ediyorlar. Sanıyorlar ki Türkiye’de olası bir iktidar değişikliği sonrasında Türkiye, Guterres belgesi temelinde federasyon görüşmelerinin başlamasını kabul edecek ve bize de kabul ettirecek
Gerçekten aptal bunlar!
GUTERRES BELGESİ NEDİR?
Rüyalar aleminde yaşayan Kombos’un görüşme zemini olarak kabul ettiği Guterres belgesi bizim için bir İNTİHAR BELGESİDİR. İçeriğine bakalım:
Herşeyden önce belge, garantörlüğün iptalini talep ediyor. Tam ifade şöyledir:
“Kıbrıs’ta eskinin devamı değil, yeni bir güvenlik sistemine ihtiyaç var. Müdahale hakkı ve garanti antlaşmasını SONLANDIRMAMIZ gerektiğine inanıyorum. Bütün Kıbrıslıların kendilerini güvenlikte hissedeceği yeni bir sistem olmalıdır. Bir acil uygulama mekanizmasına ihtiyaç vardır. Bu mekanizma BM gibi dış faktörleri bünyesinde barındıracağı gibi, çok taraflı ve uluslararası boyutları da olmalı. Mevcut garantörler hem çözümü uygulayıp, hem de kendi kendilerini denetleyemezler.”
Bu paragrafın anlamı, Garantörlük ve tek yanlı müdahale hakkının kalkması ve yerine BM garantisi veya uluslararası garantinin gelmesidir. Oysa garantörlük bizim KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR.
**
Belgede Türk askerinin adadan çekilmesi konusunda ise şöyle deniyor:
“Çözümün ilk gününden itibaren asker sayısında hızlı bir şekilde indirime gidilecek. Bir takvim temelinde, adada kalacak asker sayısı İttifak Antlaşmasında öngörülen sayıya indirilecek. Bu askerlerin de belli bir süre sonra adadan temelli olarak ayrılmaları için garantörler arasında “yüksek düzeyde”, görüşmeler yapılacaktır”
Görüldüğü gibi bu paragrafta kastedilen de tüm Türk askerlerinin belli bir süre içinde adadan çıkmasıdır. Bilindiği gibi, Türk askerinin adada sonsuza dek kalması da KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR
**
Guterres belgesi toprak konusunda, Akıncı’nın kendi aklına göre verdiği ve topraklarımızı yüzde 29.2’ye düşüren korkunç tavizi de yetersiz bulmakta ve yeni tavizler istemektedir. Paragraf şöyledir :
“Türk tarafının sunduğu harita, Rum tarafının “belirli yerlerle” ilgili hassasiyetini karşılayacak biçimde değiştirilecek.”
Guterres ‘in bu ifadeden kastettiği, köyleri ile tüm Güzelyurt ilçesinin de iade edilmesi ve Annan Planında öngörülen yüzde 28.2 oranına inilmesidir.
Oysa Halkımızın 4. Kez göçmen yapılmaması ve toprak sorununun ancak sınır düzeltmesi ile çözümü bizim KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR
**
Guterres belgesinde, mülkiyet konusunda da taviz istenmekte ve şöyle denmektedir:
“ Rumlara geri verilecek topraklarda mülkiyet konusunda İLK SÖZ SAHİBİ Kıbrıslı Rumlar olacak”
Bilindiği gibi Akıncı bize kalacak topraklar içindeki mülkiyet taleplerinin, bir Mülkiyet Komisyonu tarafından Rumlara iade, takas, tazminat yoluyla çözümünü, ilaveten bize kalacak toprakların 1/3’ünün de Rumlara verilmesini ve içimize 50 bin Rum yerleşmesini kabul etmişti. Guterres bu ifade ile Rumların talep ettiği mülkler eğer Kıbrıs Türklerinin kullanımında ise, bu mülkün kime verileceği konusunda “ İLK SÖZ HAKKI RUMLARA AİT OLACAK” demektedir.
Oysa mülkiyet sorununun İKİ DEVLET ARASINDA GLOBAL TAKAS VE TAZMİNAT İLKESİ çerçevesinde SIFIRLANMASI bizim KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR
**
Guterres, çözüm sonrası AB ilkelerinin uygulanacağı adaya Türk vatandaşlarının gelmesi konusunda da Rum isteklerini benimseyerek şöyle demiştir :
“Çözümden sonra, AB üyeliğinden dolayı, dört özgürlüğe sahip olacak olan Yunanistan yurttaşlarına paralel olarak, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları da adil bir şekilde hak sahibi olabilecek.”
Bilindiği gibi Akıncı bu konuda, Rum önerisi olan, adaya gelecek her 4 Yunan’a karşılık ancak 1 Türkün adaya Schengen vizesi ile gelebilmesini kabul etmişti
Oysa Türk vatandaşlarının tüm AB vatandaşları gibi, 4 özgürlük hakkı çerçevesinde serbestçe adaya gelmeleri, iş kurmaları, yerleşmeleri, mülk edinmeleri, bizim KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR
**
Guterres, dönüşümlü başkanlık konusunda ise Rum isteğini şu paragraflar kabul etmişti”
“Başkanlık 2 yıl Rum, 1 yıl Türk olacak şekilde dönüşümlü olacak”
Buna göre, eşit süreli başkanlık olmayacak ve toplamda 6 yıllık görevde, 4 yıl Rum, 2 yıl Türk başkan olacaktı
Oysa Bilindiği gibi her alanda TAM EŞİTLİK KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR
GEÇMİŞTE KALDI
Bunlar artık çok geçmişte kalan safsatalardır. 55 yıl boyunca görüşülen ve Rumlar tarafından her defasında akamete uğratılan Federasyon arayışları artık bitmiştir.
Türk tarafı Crans Montana’da büyük taviz vererek bu belgeyi kabul etmişken, Anastasiadis ve şimdi Rum devlet başkanı olan Hristodulidis reddetmişti.
Hatta birkaç yıl kadar sonra, KKTC Başkanlık seçimleri öncesinde, Akıncı, “görüşmelerin Guterres belgesi temelinde kaldığı yerden yeniden başlaması için” çağrı yaptığı halde, Anastasiadis-Hristodulidis ikilisi bunu ikinci kez reddetmişti.
Peki şimdi değişen nedir ki “Guterres belgesi temelinde hemen görüşelim “ diyorlar?
Değişen, bizim çıtayı yükselterek artık, İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM /TANINMA siyasetine geçmemizdir.
Bu onları paniğe sevketmiştir.
Federasyon görüşmeler başlamazsa, bizi masaya bağlamazlarsa KKTC’nin tanınacağını görmüşlerdir.
Boşuna uğraşıyorlar.
Türkiye seçimlerinden nasıl bir sonuç çıkarsa çıksın, artık federasyon görüşülmeyecektir.
Kıbrıs Türk Halkının ezici çoğunluğunun iradesi bu yöndedir
Köprülerin altından çok sular akmıştır.
Bundan sonra ancak, İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM, MÜZAKERE EDİLMİŞ KADİFE AYRILIK, KARŞILIKLI TANIMA VE İKİ EŞİT-EGEMEN KOMŞU DEVLET ARASINDA İŞBİRLİĞİ yapılması görüşülecektir.
Türkiye’de kim başkan seçilirse seçilsin, CB Erdoğan‘ın BM 77. Genel kurulunda yaptığı, KKTC’NİN TANINMASI yönündeki çağrısından geri dönülmesi söz konusu olmayacaktır.