Vincent van Gogh’un “Yıldızlı Gece”sinden Edvard Munch’ın “Çığlık”ına kadar birçok başyapıt, sanatçılarının yaşadığı hastalıklardan derin izler taşıyor
Yakın Doğu Üniversitesi Mükemmeliyet Merkezi tarafından başlatılan “Konferans Serisi’nin ilkinde Yakın Doğu Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekan Yardımcısı ve GÜNSEL Sanat Müzesi Müdürü Prof. Dr. Erdoğan Ergün “Hastalıkların Sanatsal Yaratıma Etkisi”ni ele aldı.
Yakın Doğu Üniversitesi Mükemmeliyet Merkezi tarafından başlatılan ve her ay farklı bir konunun ele alınacağı Konferans Serileri’nin ilki, “Hastalıkların Sanatsal Yaratıma Etkisi” konusu ile Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nde gerçekleştirdi. Yakın Doğu Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekan Yardımcısı ve GÜNSEL Sanat Müzesi Müdürü Prof. Dr. Erdoğan Ergün, verdiği konferansta, dünyaca ünlü sanatçılar Frida Kahlo, Edvard Munch, Vincent van Gogh, Arnold Böcklin ve Richard Tennant Cooper gibi isimlerin yaşadıkları sağlık sorunlarının eserlerine nasıl yansıdığını örneklerle el aldı.
Yoğun bir katılımla gerçekleşen konferansı, Yakın Doğu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, Yakın Doğu Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Erdal Aygenç, Yakın Doğu Üniversitesi Mükemmeliyet Merkezi Başkanı aynı zamanda Mütevelli Heyeti Başkanı Danışmanı Prof. Dr. Evren Hıncal başta olmak üzere birçok akademisyen, öğrenci ve katılımcı takip etti.
Hastalıklar, sanatsal üretimi yakından etkiliyor
Hastalıkların, sanatçıların yaratma sürecini çok yakından etkilediğini söyleyen Yakın Doğu Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Erdoğan Ergün, bugün hayranlıkla karşılanan dünyaca ünlü pek çok eserin, sanatçılarının yaşadığı sağlık sorunlarının tetiklediği duygu değişimlerinin izlerini taşıdığını söyledi.
Yaşamın erken döneminde oluşmuş bir beden noksanlığı ya da yetersizliğinin ruhsal yansımasının kişinin yaratıcılığını etkilediğini söyleyen Prof. Dr. Ergün, bu durumun yetenekli kişilerde bir ‘telafi’ mekanizması oluşturarak sanatsal üretimlerini güçlendirdiğini belirtti. Prof. Dr. Ergün, “Yaşanılan olumsuzluklar, hastalıklar, zor durumlar, zor zamanlar çoğu kez yaratıcı gücü harekete geçirir. Çoğu sanatçı hassas ve kırılgan yapıları yaşantıları ve uğraşları ile hasta olmaya çok yatkındır. Hastalıklar, kimi zaman korkulara ve üzüntülere; kimi zaman ise çaresizliğe, pişmanlığa ve hatta ölümlere sebep olmuştur. Dolayısıyla bu duygular, sanatçıların yaratım süreçlerine de elbette yansımıştır” dedi.
Yaşadıkları hastalıklar, pek çok ismin eserlerini şekillendirdi
“Birçok önemli sanatçı, yaşadıkları hastalıkların etkisi altında kalarak, bu zorlu deneyimlerden ilham alarak unutulmaz eserlere imza atmıştır” diyen Prof. Dr. Erdoğan Ergün, konuyu örneklerle de açıkladı. “Vincent van Gogh, yaşadığı ruhsal sıkıntıları sanatına yansıtarak, ‘Yıldızlı Gece’ gibi eserlerle sanat dünyasına derin izler bıraktı. 6 yaşında geçirdiği çocuk felci ve 18 yaşında geçirdiği trafik kazası nedeniyle çok büyük bedensel acılar çeken Frida Kahlo, yaşadığı acılar ve sağlık sorunları ile rengarenk portlerini yaparak baş etme yoluna gitti. ‘İki Frida’ belki bu açıdan en belirgin eseri” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Ergün, “Bu sanatçılar, yaşadıkları zorluklardan ilham alarak, izleyicileri derin düşüncelere sevk eden eserler ortaya koydular, sanatlarını kendi içsel yolculuklarına dönüştürerek iz bıraktılar” dedi.
Ünlü ressam Edvard Munch da sanatını kendi içsel deneyimlerinden etkilenerek şekillendiren isimlerden biri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Erdoğan Ergün, “En ünlü eserlerinden biri olan ‘Çığlık’ (The Scream), Munch’ın yaşadığı anksiyete ve ruhsal sıkıntılarından etkilenerek ortaya çıkmış bir başyapıttır” ifadesini kullandı. Prof. Dr. Ergün, Munch’ın bu eseri ile ilgili günlüğüne yazdığı ifadeleri de katılımcılarla paylaştı: “İki arkadaşımla yolda yürüyordum; güneş battı, bir melankoli dalgasına kapıldım. Birden gökyüzü kıpkızıl bir renk aldı. Durup parmaklıklara yaslandım. Alev alev gökyüzü, mavi fiyordun ve şehrin üstünde kan ve kılıç gibi sarkıyordu. Arkadaşlarım yola devam etti; ben ise büyük bir endişeyle öylece duruyor ve doğada sonsuz bir çığlığı hissediyordum sanki.”
Bilim insanları ve klinik hekimlerinin, ressamların çalışmalarından işaretler bularak bu ressamların bazı görme bozukluklarından etkilendiklerini ileri sürdüklerini de hatırlatan Prof. Dr. Ergün, “Örneğin, empresyonizm, yani izlenimcilik akımının öncülerinin miyop olduğu ve gözlüğün kullanılmadığı zamanlarda puslu veya sisli görme, ışıklarda saçılma gibi görme sorunları yaşadıkları tespiti yapılıyor. Bu spekülasyonları doğrulamak son derece zor. Çünkü sanatçılar kendi dünyalarını yansıtmakta da son derece özgür davranmışlardır. Ama şu da bir gerçek ki; empresyonizm akımının öncüsü Claude Monet’dir. Ve kendisi katarakt hastasıdır” dedi.
Halka açık konferanslar devam edecek
Konferansın ardından söz alan Yakın Doğu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, Mükemmeliyet Merkezi’nin, üniversite ve toplum arasında bağ oluşturacak çalışmalara imza atmasından dolayı duyduğu mutluluğu dile getirdi. Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, “Düzenlenen bu konferanslar, sadece akademik alana sınırlı kalmayıp yaşamın geniş bir yelpazesinden kesitler sunmayı hedefliyor. Bu sayede öğrenciler, öğretim üyeleri ve merkez üyeleri arasında bilgi paylaşımı teşvik edilerek, farklı bakış açılarından faydalanma şansı yaratılıyor” dedi.
Yakın Doğu Üniversitesi Mükemmeliyet Merkezi Başkanı Prof. Dr. Evren Hıncal ise “Hastalıkların Sanatsal Yaratıma Etkisi” ile başlattıkları konferans serisinin devam edeceğini vurguladı. Prof. Dr. Evren Hıncal, “Amacımız farklı konularda, yaşamın her alanından farkındalıklar yaratmak. Bu nedenle her ay farklı konuklar ve konularla sürdüreceğimiz konferanslarımızı halka açık olmaya da devam edecek” dedi.