Pile, kantonda, ara bölgede, BM güvenlik sorumluluğunda kasabamsı köy. Türkler ve Rumlar Osmanlı döneminden bu yana karma yaşamın içindeler.
Ama pek de öyle yağlı/ballı kuzu sarması bir dostane karışımlılık da yok hani?
Herkes ayrı gayrı dünyalarda yaşar orada.
Nerden mi biliyorum?
Yahu birader çocukluğumdan bu yana girip çıktığım bir özerklik diyarı. Hatta 2008 yılında Tv programım YOLCU’nun Pile safhasında öyle hikayeler dinledim ki orda!
Barış sürecine zeval ve helal gelmesin diye, köylünün şikayetlerini makaslamaktan makasım körelmişti.
Youtube kanalımda “Candaş Özer Yolcu Pile” bölümünü izleyebilirsiniz.
Pileli olmak, safada yaşamak gibi görünse de. Pileli olmak ve Pile’ye ulaşmak çileli ve hileli.
Teyzelerden biri “Yüz metre oyandaki Türk topraklarındaki Pergama’da yaşayan bir akrabamıza bir kahve içimlik uğramak için her defasında iki barikat geçip, kimlik göstermek. Öyle hafta sonu gezme uğruna Rum tarafına geçerken sınır kullanımına benzemez” demişti!
Düşünsenize, 2003 yılı öncesi Beyarmudu, Mağusa, İskele ve Mesarya bölgesinin tek sınır geçiş noktasıydı.
Ve geçişlerin yoğunlaşmasıyla cehennemin sırat köprüsünden beter bir geçiş çilesi başlamıştı. Haliyle de Pile’de yaşayan Kıbrıslı Türkler bu geçiş artışıyla köylerine hapsolmuştu.
Peki bugün durum ne.
Değişen pek bir şey yok, iki muhaceret memuru fazladan personel var o kadar. Kapı aynı, alan aynı. Gazel aynı, gazelhan aynı. Han aynı, hancı aynı, çile aynı, Rumun ve BM’nin ikirciklik yaratan hileleri bile aynı!
Hal böyle olunca, 1995 yılından bu yana, Pile’yi KKTC’ye bağlayacak ikinci bir geçiş kapısı gazeli söylendi durdu.
Onca diplomatik sevişmeler, bürokratik danslar, naz niyaz göstermelik görüşmeler yaşandı yol uğruna.
Rumlar ve sözüm ona insanlık savunucuları BM holiganları Pileli Türklere medeniyetin açacağı ikinci bir yolu çok gördü!
Yılan hikayesi gazeli uzadı da uzadı. BM’nin yandaşları Rumlara candaş, Pilleli Türklere baydaş oldu hep.
Hal öyle bir noktaya geldi ki, Türk’ün püsküllü fesi tepesinde yüro attı ve KKTC yetkilileri “Ben Yiğitler köyünden Pile’ye yol bağlıyorum” hodri meydan diyerek dozerleri yola koydu!
Bir de ne görelim, yol konusunda böyle bir sorun yok gibi davranan BM askeri cipleri Türk dozerlerinin yolunu kesti.
Tepesi atan Türk de “Şiro Kepçesiyle” BM araçlarını yoldan tarlaya süpürdü!
Doğruydu yanlıştı bu tartışılabilir de. Gelin biz önce Kıbrıs’ta ve dünyada barışı ve sükuneti muhafaza etmesi gereken BM ordusunun adaletsiz yancılığını konuşalım önce:
Birleşmiş Milletler Barış Gücü Kıbrıs’ta 1964 yılından beri görev yapıyor.
Bu gücün kurulmasının amacı, güya Türkler ve Rumlar arasındaki çatışmaları engellemek!
Öyle mi peki?
Yahu var sayın ki öyle, vallahi öyle, değil mi acaba?
1 Kasım 1967’de, Yunan General Grivas komutasında 200’ü aşkın zırhlı araçla, binlerce Rum ve Yunan askeri Geçitkale (Köfünye) ve Boğaziçi köylerinde katliam yapıp, onlarca Kıbrıslı Türkü infaz ederken seyreden Barış Gücünün bu cipleri zırhlı ve silahlı mühimmatlı araç konvoyunu neden durdurmadı!
Tarih 14 Ağustos 1974, Türkiye, Kıbrıs’a çıkmış, II. Cenevre Konferansı başlamış ve devam ederken. Rumlar, bugün Güney Kıbrıs topraklarında kalan Taşkent (Dohni) ve Baf’ta yaşayan Kıbrıs Türklerinin etrafını sarmış.
Barış Gücü yetkilileri, Kıbrıslı Türklere, “Rumlar sizden sayıca çok ve ağır silahlılar. Karşı koyarsanız hepinizi öldürecekler. Silahlarınızı teslim edin biz sizi koruyacağız” der.
Türkler silahlarını teslim eder ve ardından Rumlar köye girip silahsız Türkleri katlederler.
Peki tam bu noktada, bu barış güvercinleri, silahsız Dohnili köylülerin üzerine yürüyen ölümün neden önüne geçmedi?
Barış Gücü, kılını kıpırdatmaz sadece fotoğraf çeker, katliamdan sonra kınama mesajı bile yayımlamaz.
Bu hikâye ne kadar da tanıdık değil mi? En son benzeri 1995’te yaşanmadı mı?
Hollandalı Barış Gücü askerleri, Potocari’deki kampa sığınan Boşnakları, Kasap Sırp komtana teslim etmedi mi?
Bu ahlaksız saldırıda 8 binden fazla Müslüman’ın öldürüldüğü Srebrenitsa Katliamı’nda yine Barış Gücü’nün kasti ihmali yok mu?
1964’ten beri Kıbrıs’ta görev yapan Birleşmiş Milletler Barış Gücü’ne rağmen adasa 2008 yılı sonuna kadar toplam 178 can kaybı yaşandı!
1996’da, Ara Bölge’den KKTC topraklarına girip, tırmandığı direkteki Türk bayrağını indirmeye yeltenen Rum’u engelleseydi, bugün o da hayatta olacaktı!
Ve bugün!
1964’ten bu güne Kıbrıs’ta gerçrklrşen katliam ve cinayetlere göz yuman BM, iki halkın da faydasına olacak YOLU engellemeye çalışıyor. Neymiş yol güzergahı Rum askeri birliğin yakınından geçiyor, bahanesi de komik. Birleşmiş Milletler ve İngiliz Egemenlik üs topraklarından tırtıklarken sorun yok, biz de bir lokma isteyince çığlık kıyamet!
E ne var bunda yahu! Rumlar bizim askeri birliklerin içinden her gün geçip gidiyor bir şey oluyor mu? Fesat düşünmeyin.
Barışa niyeti olanın gözü yola değil, akıl ve uzlaşıya bakar. 1995’tan beri yolu engellemekten başka ne yapıyorsunuz allasın.
Hadi ordan, çekil yoldan demezler mi adama?
Bu hileli duruşun ve çileli yolun bu noktaya geleceği belliydi!