Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda milletvekillerinin güncel konuşmalarına yer veriliyor.
CTP Milletvekili Devrim Barçın’a yanıt vermek üzere kürsüye çıkan Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, geçmişte İçişleri Bakanlığı yapmış biri olarak Barçın’a cevap vermek istediğini söyledi. Çavuşoğlu, gerek Bakanlar Kurulu toplantısında gerekse bizzat İçişleri Bakanı Dursun Oğuz’a bu konuyu sorduğunu ve söz konusu malların kamu yararı maksadıyla kullanılmak üzere Devlet Emlak ve Malzeme Dairesi’ne devredildiğine dair bilgi aldığını söyledi. Yasanın açık olduğunu ve söz konusu arazilerin sadece kamu maksatlı kullanılabileceğini anımsatan Çavuşoğlu, bunun dışında kullanım olursa ve dava açılırsa, davacının kazanacağına dikkat çekti.
UBP Mağusa İlçe Başkanı hakkında geçen hafta Cumhuriyet Meclisi’nde gündeme gelen konuyu aydınlatmak istediğini söyleyen Çavuşoğlu, “Gazimağusa Belediyesi tarafından Şampiyon Meleklere okul yapılması maksadıyla verilen bir alan var. 23 dönümlük bir arazidir. Belediyenin bu fedakarlığına karşılık biz de belediyeye ben kendi yönetimimde olan 7 buçuk dönümü ortak işletmek maksadıyla bir protokol imzaladık aramızda…” şeklinde konuştu.
Çavuşoğlu, söz konusu 23 dönümlük araziyi bizzat ziyaret ettiğini, hatta Belediye yetkilileri ve Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği yetkilileri ile de ziyaret ettiklerini ifade etti. Belediye’nin bu araziden kira bedeli alamadığını ve sözleşme de yapamadığını söyleyen Çavuşoğlu, burayı şu anda kullanan kişilere, burayı kullanma hakları olmadığını söylediklerini, bu arazide Şampiyon Melekler’in anısını yaşatmak için çalışmalar yapılacağını anlattıklarını ifade etti. Başbakan ile de görüşerek arazileri şu anda kullanan kişilere sanayi bölgesinden yer verilerek insani şekilde bir çözüm önerdiğini aktaran Çavuşoğlu, araziyi kullanımında bulunduran kişileri mahkemeye verdiklerini de söyledi. Mahkemenin de Mağusa İlçe Başkanı konusunda tahliye kararı verdiğini belirten Çavuşoğlu, “biz buraya okulu taşımak gibi bir girişimde bulunmasaydık bu insanların devletten bir arazi talebi yoktu. Biz bu arazinin boşaltılmasını hızlandırmak ve bu insanları da yok etmemek adına alternatif çözümler konuştuk” dedi. Bakan Çavuşoğlu, bu konuyu açıklığa kavuşturma konusunda kendisine fırsat yarattığı için Devrim Barçın’a da teşekkür etti.
CTP Milletvekili Devrim Barçın, Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nun açıklamalarına yanıt verdi. Barçın, 18 yıllık süreçte toplam 6 taşınmaz mal devri yapıldığını, bunların tümünün Bakanlar Kurulu kararlarıyla gerçekleştiğini ve kamu yararı ile kullanım amacının açık şekilde belirtildiğini söyledi.
Örnek olarak okul binası yapılması amacıyla Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’na ya da kültür-sanat alanlarında kullanılmak üzere Değirmenlik Belediyesi’ne yapılan devirleri gösteren Barçın, buna karşın son bir yılda Maliye Bakanlığı’na devredilen 33 taşınmazın hiçbirinde kamu yararı gerekçesinin açıkça belirtilmediğini savundu.
Barçın, İçişleri Bakanlığı tarafından Maliye’ye yapılan bu tür devirlerin ardından Maliye Bakanlığı’nın söz konusu taşınmazları sözleşmeyle kiraya verdiğini ve bunun yasaya aykırı olduğunu vurguladı. “Bu devirler kamu yararı için değilse ve kiralama amacıyla yapıldıysa açıkça yasa dışıdır” diyen Barçın, dönemin İçişleri Bakanı Dursun Oğuz’un bu nedenle sorumluluktan kaçtığını ve yapılanların geri alınmamasının kabul edilemez olduğunu kaydetti.
Mağusa İlçe Başkanı’na ait dükkanla ilgili tartışmalara da değinen Barçın, söz konusu dükkanın belediyeden izinli ve sözleşmeli olduğunu söyledi. Dükkanın faal olduğunu ve kira ödemesinde bazı düzensizlikler yaşandığını belirten Barçın, yine de bu durumun başka yollarla çözülebileceğini ifade etti. Barçın, “Sanayi bölgesinden yer verilebilirdi, devletin başka dükkânları da var. Oto galeri yapılması için 49 yıllığına arazi devredilemez” dedi.
Barçın, söz konusu devir kararında kamu yararının belirtilmediğini, bunun yerine oto galeri ve ofis olarak kullanım için karar alındığını ve bunun kamu yararı tanımına uymadığını söyledi. “12 milyon TL’lik oto galeri yapılması kamu yararı değildir. Bu arazinin bu şekilde devredilmesi asla kabul edilemez” ifadelerini kullandı.
Barçın, 18 yılda yalnızca 6 taşınmaz devri yapılmışken, son bir yılda 33 devrin gerçekleştirilmesini eleştirerek, Bakanlar Kurulu kararlarında neden açıkça kamu yararının yazılmadığını sordu.
Cumhuriyetçi Türk Partisi Gazimağusa Milletvekili Erkut Şahali “10. Dönem 4. Yasama Yılına Dair Bir Değerlendirme” konulu güncel konuşma yaptı.
Şahali, onuncu yasama döneminin dördüncü yılının son denetim oturumunun gerçekleştiğini belirterek, hem hükümetin hem de Meclis’in performansının değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Önceki birleşimlerde sorulan 4 sözlü sorunun yanıtsız kaldığını, ayrıca süresi içinde yanıtlanmayan 29 yazılı sorunun da sözlüye dönüştüğünü aktaran Şahali, “Bu sorular usulüne uygun şekilde Meclis Başkanlığı aracılığıyla hükümete iletilmiş olmasına rağmen yanıt verilmedi, adeta uzay boşluğuna gönderilmiş gibi ortadan kayboldu” dedi.
Anayasa ve ilgili yasaların yazılı sorulara zamanında yanıt verilmesini zorunlu kıldığını hatırlatan Şahali, Meclis’in bu hakkın fiilen kullanılmadığı bir yapıya dönüştüğünü belirterek, bu durumun yasama dönemine “utanç abidesi” olarak geçtiğini ifade etti.
Şahali, sorulan sorular arasında ulaştırma sektörüyle ilgili T izinleri ve Z izinlerine dair çok sayıda soru bulunduğunu, hükümetin bu izinleri siyasi saiklerle dağıttığını ileri sürdü. Ayrıca 2022 yılında pandemi döneminde özel jetle gelen yolcularla ilgili soruşturma sürecine dair bir sorunun hâlâ yanıtlanmadığını, bunun artık “tarihi eser” niteliğinde olduğunu kaydetti.
Şahali, 24 Ocak 2022 sonrası verilen yurttaşlıklar, sınavsız ve münhalsiz istihdamlar, 2023 yılına ait vatandaşlıklar, üçlü kararnamelerle yapılan atamalar ve görevden almalar, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık danışmanlarıyla ilgili soruların da yanıtsız kaldığını dile getirdi.
2023 ve 2024 yıllarına ait öğrenci izinleri, iş kurma izinleri, çalışma izinleri gibi ikamet statülerine ilişkin soruların da cevapsız kaldığını kaydeden Şahali, dijital altyapının eksikliğinin mazeret olarak gösterildiğini ancak en basit veri kaydının bile Excel üzerinde tutulabileceğini belirtti.
Filiz Besim’in 2025 yılında yönelttiği yurt içi ve yurt dışı hasta sevklerine ilişkin sorunun da yanıtsız olduğunu hatırlatan Şahali, sağlık alanındaki sevklerin artmasına rağmen bu konuda tatmin edici bilgi verilmediğini kaydetti.
Yeni Erenköy Kaymakamlık binasının durumu, hemşire nakilleri ve benzeri soruların da yanıtsız olduğunu söyleyen Şahali, “2022’den bu yana milletvekillerinin sorduğu sorulara hiçbir cevap verilmiyorsa, bu Meclis’in yerini değiştirseniz, masasını yeniden yapsanız ne olur, yapmasanız ne olur?” dedi. Şahali, yasama organının kurumsal işleyişini sağlayamadığı bir düzende hükümete güven duymanın mümkün olmadığını vurguladı.
“Bu Meclis’in artık yenilenmesi lazım” diyen Şahali, seçim çağrısı yaptı.
Cumhuriyetçi Türk Partisi Lefkoşa Milletvekili Filiz Besim, “Sağlık Hizmetleri Dairesi Yasası ve Sağlık Bakanının Komiteye Yaptığı Emrivakiler” konulu güncel konuşma yaptı.
Besim, ülkede nüfus planlamasından sonra en büyük sorunun eğitim planlaması olduğunu belirtti ve bu planlamanın sağlık alanında ciddi riskler doğurduğunu vurguladı.
Besim, sağlık eğitiminin yeterince denetlenmediğini, tıp ve diş hekimliği fakültelerinin alt yapı koşulları göz ardı edilerek kontrolsüzce açıldığını söyledi. Şu anda ülkede 12 tıp fakültesi ve 11 diş hekimliği fakültesi bulunduğunu, 1350 tıp öğrencisinin eğitim aldığını ifade eden Besim, bu sayının nüfusa oranla Dünya Sağlık Örgütü kriterlerinin çok üzerinde olduğunu belirtti. Besim Türkiye’de bile 750 bin kişilik nüfusa bir tıp ve bir diş hekimliği fakültesi düştüğünü söyledi.
Bu fakültelere ilaveten, uzmanlık eğitimi de verme yetkisi tanındığını dile getiren Besim, Yüksek Öğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu’nun (YÖDAK) 2023 yılından itibaren 27 farklı tıbbi uzmanlık alanında üniversitelere yetki verdiğini söyledi. Beyin cerrahisinden kalp cerrahisine kadar birçok ihtisas alanında eğitim izni verildiğini belirten Besim, bu durumun ciddi bir tehlike yarattığını kaydetti.
Besim, sağlık alanındaki eğitim politikalarını şekillendirme sorumluluğunun Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere tüm ilgili kurumlara ait olduğunu belirterek, Tabipler Birliği ve diğer sağlık örgütlerinin de katkılarıyla Tıpta Uzmanlık Kurulu oluşturulması adına hazırlanan yasa tasarısına işaret etti. Bu kurulun, uzmanlık eğitimi verecek kurumların altyapısını ve yeterliliğini denetleyeceğini, merkezi sınavla öğrenci alımını düzenleyeceğini anlattı.
Bu tasarının aylarca komitede detaylı şekilde çalışıldığını ve oy birliği ile tamamlandığını belirten Besim, bu yasanın genel kurula gelmesinin beklendiği gün Sağlık Bakanı tarafından geri çekildiğini aktardı. Bakanın, yasayı kısa sürede tekrar getireceklerini söylediğini ancak aradan iki ay geçmesine rağmen yasanın bir daha komiteye iletilmediğini ifade etti.
Besim, Sağlık Bakanlığı çalışanları ve sağlık örgütlerinin yasa için büyük emek verdiğini vurgulayarak, bizzat Sağlık Bakanı’nın dış müdahalelerle hareket ettiğini iddia etti. Özellikle uzmanlık eğitimine dair düzenlemelerin bazı kesimleri rahatsız ettiğini ve bu nedenle müdahalede bulunulduğunu söyledi.
Söz konusu yasanın sağlık alanında atılması gereken adımlar açısından önemini yineleyen Besim, Başbakan’dan yasanın Meclis’e geleceği yönünde söz aldıklarını belirtti, “Ülkenin hekim olan başbakanına güvenmek istiyorum” dedi.
Girne Bağımsız Milletvekili Jale Refik Rogers, “Tıpta Uzmanlık Eğitimi Keyfiyete Teslim Edilemez” konulu güncel konuşma yaptı.
Rogers, sağlık alanındaki hataların, yükseköğrenim ve diğer sektörlerdeki plansızlıkla benzer nitelikler taşıdığını belirtti.
Hükümetin son dört yılda şehir planlaması, inşaat, yükseköğrenim ve turizm gibi alanlarda yaptığı yanlışların sonuçlarının toplumca yaşandığını ifade eden Rogers, “Şimdi benzer bir hata sağlık alanında yapılmak isteniyor. Buna hep birlikte dur demeliyiz” dedi.
Sağlık Bakanlığı bünyesinde “Sağlık Hizmetleri Dairesi” kurulmasına ilişkin yasa tasarısının, 112 Acil Servis, kan bankası, etik kurulu ve kalite kontrol gibi bugüne dek dağınık halde bulunan hizmet birimlerini tek çatı altında toplamak için hazırlandığını belirten Rogers, aynı yasanın Tıpta Uzmanlık Kurulu’nu da oluşturmayı hedeflediğini söyledi.
Bu kurulun, tıp ve diş hekimliği alanında uzmanlık eğitimi için bilimsel ölçütler getirmeyi, merkezi sınav sistemiyle liyakati ön plana çıkarmayı amaçladığını kaydeden Rogers, “Herkesin eşit şartlarda, bilgiye ve bilimsel yeterliliğe dayanarak yarıştığı bir sistem hedefleniyordu” dedi. Ancak yasanın Genel Kurul gündemine alınmadan apar topar geri çekildiğini ifade ederek, Sağlık Bakanı’nın bu konuda açıklama yapmasını beklediklerini söyledi.
Rogers, şeffaflık, bilimsel kriterler ve standartların sağlık alanında rahatsızlık yaratmaması gerektiğini dile getirdi. “Bu sadece hekimlik mesleğinin değil, hepimizin sağlığı açısından önemlidir” diyen Rogers, sahte diploma skandallarıyla zaten darbe almış olan yükseköğrenim sisteminde tıp eğitiminin de benzer riskler taşıdığını kaydetti.
Rogers, merkezi sınav sistemi ve objektif kriterlerin keyfiyeti, adam kayırmayı ve kontenjanların usulsüz dağıtımını önleyeceğini belirtti.
Rogers, yalnızca uzmanlık eğitiminin değil, tıp fakültelerine girişlerin de merkezi sınavla düzenlenmesi gerektiğini söyledi. Rogers “Yapacak çok işimiz var, ama en azından uzmanlık gibi hayati bir alanda neden kriter konulmasından korkuluyor?” diye sordu.
Sağlık Bakanı Hakan Dinçyürek, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Tıpta Uzmanlık Kurulu’nun da yer aldığı Sağlık Hizmetleri Dairesi Yasası ile ilgili eleştirilere yanıt verdi. Dinçyürek, söz konusu yasa tasarısının 10 yılı aşkın süredir üzerinde çalışılan bir metin olduğunu belirterek, bu süreci Meclis gündemine taşıyan siyasi iradenin kendi bakanlığı döneminde gösterildiğini söyledi.
Tasarıyı Meclis’e getirme sorumluluğunu üstlendiklerini vurgulayan Dinçyürek, geçmişte bu yasayı hazırlayanların şimdiye dek Meclis’e sunamadığını kaydederek, “Bu yasayı Meclis’e getiren bizim irademizdir” dedi.
İzinlerin hangi kriterlere göre verildiğiyle ilgili tartışmalara da değinen Dinçyürek, tıp alanında yapılacak sınavların kriterlerinin zaten belli olduğunu ve bu süreçte Türkiye’deki Tıpta Uzmanlık Kurulu Müfredatı Oluşturma Sistemi’nin (TUKMOS) temel alınacağını söyledi. Dinçyürek “Herhangi bir hekim ya da Sağlık Bakanı halk sağlığını, vatandaşın sağlığını dikkate almaz mı demek istiyorsunuz?” diye sordu.
Bazı konuşmacıların sürece dair kurumları sayarken Sağlık Bakanlığı, Tabipler Birliği ve hekim sendikalarını öne çıkardığını hatırlatan Dinçyürek, bakanlık olarak bu diyalog kapısını hiçbir zaman kapatmadıklarını söyledi. Bugün bakanlıkta ilgili yasa üzerine dört saati aşkın süren bir toplantı yapıldığını söyleyen Dinçyürek, komite sürecinde yapılan değişikliklere değindi, “Arka arkaya gelen değişiklik önerileriyle bu tasarıyı defalarca düzeltiyoruz. Artık bu süreci tamamlayalım ve yasayı geçirelim” dedi. Pazartesi gününe kadar yasa tasarısını geçirmek için yoğun şekilde çalıştıklarını belirten Dinçyürek, hedeflerinin kamu sağlığına uygun, doğru bir sistem oluşturmak olduğunu söyledi.
Dinçyürek, “Biz bu yolda kararlıyız. Sizin cesaret edip Meclis’e getiremediklerinizi biz getiriyor ve yapıyoruz” diyerek konuşmasını tamamladı.
CTP Milletvekili Filiz Besim, yeniden kürsüye çıkarak yasanın geri çekilmeden önce komitede detaylı şekilde çalışıldığını ve genel kurul gündemine geldiğini hatırlatarak, bu haliyle yasalaşmasını umut ettiklerini ifade etti. “Yasayı düzenleyip getirirsiniz, o zaman burada hep birlikte tartışırız” diyen Besim, ancak sadece Sağlık Bakanı’nın müdahalesiyle bazı bölümleri çıkarılıp bazı bölümleri değiştirilerek ya da çıkarılarak Meclis’e sunulursa buna onay vermeyeceklerini söyledi.
Besim, “Bize teslim edilen ve hep birlikte en iyi şekle getirdiğimiz yasaya sadık kalınmalı” diyerek, siyasi müdahale ile yapılan değişikliklerin kabul edilmeyeceğini kaydetti.
Sağlık Bakanı Hakan Dinçyürek ise yerinden söz alarak, niyetinin yalnızca yasanın bir bölümünü geçirerek süreci tamamlamak olsaydı bugün 4,5 saat süren toplantıyı yapmayacağını belirtti. Dinçyürek, sendikalar ve Tabipler Birliği’nin davet edildiği toplantının, yasanın bütüncül bir şekilde ele alınması yönündeki kararlılıklarını gösterdiğini ifade etti.
Bağımsız Milletvekili Jale Refik Rogers, yeniden kürsüye çıkıp Sağlık Bakanı Hakan Dinçyürek’e seslenerek, Tıpta Uzmanlık Kurulu’nun Sağlık Hizmetleri Dairesi Yasası’ndan çıkarılmayacağına dair garanti verilmesini istedi. Rogers, “Buradan açıkça söyleyin; Tıpta Uzmanlık Kurulu bu yasadan çıkmayacak deyin, biz de buna okeyiz” dedi.
Yerinden yanıt veren Bakan Dinçyürek, Tıpta Uzmanlık Kurulu’nun güçlü bir şekilde hayata geçirilmesinin temel hedefleri olduğunu belirtti.
Cumhuriyetçi Türk Partisi Lefkoşa Milletvekili Doğuş Derya, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı “Bölgesel Güç Dengeleri, Savaş ve Barış İhtiyacı” konulu güncel konuşmada, Kıbrıs müzakereleri çerçevesinde tekrar eden ezberlerin dışına çıkılması gerektiğini söyledi. Derya, mevcut küresel gelişmeler ışığında yerel ve dar siyasi söylemlerin artık yetersiz kaldığını, Kıbrıs Türk halkının ise çözümsüzlük politikalarıyla oyalandığını ifade etti.
Kıbrıs’ın kuzeyinde kamu kaynaklarının yandaşlara ve büyük şirketlere peşkeş çekildiğini, güneyinde ise mülkiyet ve benzeri hukuki araçlar üzerinden Kıbrıslı Türklerin sıkıştırıldığını belirten Derya, her iki tarafın da toplumun ihtiyaçlarını göz ardı eden politikalar yürüttüğünü dile getirdi.
Derya, küresel güvenlik yapılanmasının 1990’lardan itibaren değiştiğine işaret ederek, Soğuk Savaş sonrası dönemde orduların küçülmesiyle birlikte istihbaratçıların ve askerlerin özel askeri güvenlik şirketleri kurduğunu, bu şirketlerin enerji şirketleriyle birlikte yeni bir güç merkezi haline geldiğini söyledi. Devletlerin bu şirketlerden hizmet alarak askeri kapasite oluşturduğunu belirten Derya, günümüzde ise bu şirketlerin artık devletlerin politikalarını yönlendiren aktörler haline geldiğini vurguladı.
Yapay zekâ ve silah sanayisindeki gelişmelerin küresel siyaseti şirket mantığıyla ele alınan bir yapıya dönüştürdüğünü belirten Derya, Trump, Putin, Orban, Netanyahu ve Ayetullah Ali Hamaney gibi liderlerin otoriter yöntemlerle demokrasiyi araçsallaştırdığını söyledi. Bu liderlerin ortak özelliklerinin güvenlikçi ve baskıcı politikalar, enerji ve inşaat şirketleriyle iş birliği, dinsel söylemlere dayalı otorite inşası olduğunu ifade etti.
Doğal gaz ve enerji kaynakları üzerinden oluşturulan yeni güç dengelerinde Kıbrıs’ın merkezde yer aldığına dikkat çeken Derya, buna rağmen ne Cumhurbaşkanlığı’nın, ne Dışişleri Bakanlığı’nın ne de Meclis’in bu konuları gündemine aldığını belirtti. Derya, Çin’in Kuşak-Yol Projesi ve Hindistan’ın öncülüğündeki, Avrupa’ya uzanan entegre altyapı projelerinin Türkiye’yi dışladığını, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu duruma karşılık Basra Körfezi’nden Türkiye’ye uzanacak alternatif bir “Kalkınma Yolu Projesi” önerdiğini aktardı.
Derya, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarının ise yalnızca dinsel farklılıklarla açıklanamayacağını ifade etti. İran’ın uzun süredir uranyum zenginleştirme faaliyetlerine yönelik engelleri aşmak için stratejik hamleler yaptığını ve bu politikalarını Filistin’le olan ilişkiler üzerinden meşrulaştırmaya çalıştığını söyledi.
Derya konuşmasının devamında, Ortadoğu’da süregelen çatışmalar ve bölgesel güç dengeleri bağlamında İran, İsrail ve ABD arasındaki ilişkileri değerlendirdi.
Kıbrıs’ın bu jeopolitik gelişmelerin tam ortasında yer aldığını vurgulayan Derya, KKTC’nin enerji ve ulaşım hatlarıyla şekillenen uluslararası denklemde yer alabilmesi için Türkiye ve Yunanistan’ın AB ile birlikte ortak bir inisiyatif geliştirmesi gerektiğini belirtti. Derya, rasyonel ve uluslararası ilişkiler açısından gerçekçi ittifaklara dayanan bir dış politika vizyonuna ihtiyaç olduğunu söyledi.
“1950’lerden kalma egemen eşitlik ve çözümsüzlük çözümdür anlayışlarıyla Kıbrıs’ın daha güvenli hale gelemeyeceğini” söyleyen Derya, Kıbrıs Türk toplumunun dünya yeniden şekillenirken bu süreçte bir özne olarak yer alabilmesi için “vizyonsuz” ve “günü kurtarmaya yönelik” politikaların terk edilmesi gerektiğini kaydetti bu bağlamda Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı eleştirdi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sadık Gardiyanoğlu, Cumhuriyetçi Türk Partisi Milletvekili Doğuş Derya’nın konuşmasına yanıt vermek üzere kürsüye çıktı.
Konuşmasında Türk Devletleri Teşkilatı’na değinen Gardiyanoğlu, bu teşkilatı hafife almanın yanlış olduğunu belirterek, KKTC’nin bu platformda görünürlük kazandığını vurguladı. Geçen hafta Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de gerçekleştirilen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanları Yuvarlak Masa Toplantısı’na katıldığını ifade eden Gardiyanoğlu, bu gibi uluslararası toplantılarda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin görünürlüğünün arttığını kaydetti.
2004 yılında yapılan Annan Planı referandumunu hatırlatan Gardiyanoğlu, planı reddeden Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne tam üyelikle ödüllendirildiğini, plana “evet” diyen Kıbrıslı Türklerin ise hâlâ izolasyonlar altında olduğunu söyledi.
Türk Devletleri Teşkilatı ile temasların son üç yıldır yoğunlaştığını ifade eden Gardiyanoğlu, Kıbrıs Türk tarafının bu süreçte ciddi mesafe kat ettiğini, birçok ülkenin artık Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni coğrafi ve tarihsel olarak bildiğini, son yıllarda ise fiziksel olarak da tanımaya başladığını kaydetti. Gardiyanoğlu, Azerbaycan’dan gelen yatırımcı heyetleriyle turizm ve inşaat alanlarında temaslar kurulduğunu, bu ilişkilerin daha da gelişmesinin beklendiğini söyledi.
CTP Milletvekili Doğuş Derya Gardiyanoğlu’na yanıt vererek, konuşmasının amacının 1950’lerin söylemleriyle bugünü anlamanın mümkün olmadığını ifade etmek olduğunu söyledi. Derya, dünya genelinde yaşanan ekonomik, politik ve teknolojik dönüşümlerle birlikte haritaların yeniden çizildiğini, bu nedenle romantik, milliyetçi ve nostaljik söylemlerle değil bilimsel analizlerle hareket edilmesi gerektiğini vurguladı.
Uluslararası ilişkilerde duygusal ve mağduriyet odaklı yaklaşımların yerini gerçekçi ve rasyonel politikalara bırakması gerektiğini kaydeden Derya, “Sürekli ‘bizi anladılar, sohbet ettik, gülümsediler’ gibi bir hal içindesiniz” dedi.
“Kıbrıs Türk toplumunun büyük bir gücün arkasına saklanarak hareket eden konumdan çıkması gerektiğini” söyleyen Derya, “Elbet bir gün tanınacağız” söylemlerinin hamasete dönüştüğünü, bu süreçte ise ülkede mülkiyet yapısının, nüfusun, iş gücü yapısının ve sermaye yapısının değiştiğini belirtti.
Sağlık Bakanı Sadık Gardiyanoğlu’nun Derya’nın konuşmasına yanıt vermek istemesi üzerine Genel Kurul’da tartışma çıktı.
Bunun üzerine söz alan CTP Milletvekili Sıla Usar İncirli, usul gereği Gardiyanoğlu’nun konuşma hakkı olmadığını kaydetti.
Kaynak : BRTK