“Kanser ve Verem biraderlerin Türkiye macerası” filmi çok ama çok ilginç, bilmiyorum izlediniz mi?
İzlemediyseniz özetini anlatayım, sonra mutlaka izlersiniz…
Efendim, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir varmış, bir yokmuş…
İki tane sevimli birader varmış.
Birinin adı Kanser, ötekinin adı Verem.
Büyük abilerinin adı da Büyük Birader, hani şu göbek adı Amerika dedikleri birader.
Şimdi biraderlerin karakterlerini biraz analiz edelim, filmi izlemeden önce ön hazırlık olsun;
Kanser birader sarıklı, cübbeli, hurilerle oynaşmayı seven; minicik kız çocuklarını karı diye alıp tecavüz etmeye bayılan; kadının kesilmiş saçından bile kudurarak cinsel iştahı kabaran; bir eli yağda bir eli balda yaşamayı seven; harama, yalana, dolana, talana bayım bayım bayılan; cehaletten beslenen, cehaletten üredikçe daha fazla cehalet üreten; şeytanın bile ödünü patlacak derecede sahtekar ve kötü olan, azrailin bile taş kalbini ağlatacak kadar acımasız, vahşi ve gaddar olan; ülkeyi ne idüğü belirsiz milyonlarca mülteci ile doldurarak, milletin kanını bozmayı kafasına koymuş; genetiği ve omurgası doğuştan bozuk biri…Bunun doğum kayıttaki adı “yerli ve milli kanser”.
Öteki ise, adı Verem birader olanı…Yarım akıllının önde gideni; binlerce yıllık devlet geleneği olan bir milleti dışardan aldığı gazla böleceğini, yıkacağını sanan, kendini sarıklı olana kullandırtmaya pek meraklı bir zat…Bunun da doğum kayıttaki adı “yerli ve milli verem”.
Her ikisinin de ortak bir özelliği var, her ikisinin de büyük biraderi Amerika lakaplı gangster, işin özünde ise bizim yerli ve milli kanser ve verem biraderler safkan Amerikan malı biraderler.
Büyük birader kanser ve verem biraderi karşısına aldı ve dedi ki;
Bak verem birader, sen kronik verem olarak hedef ülke Türkiye’nin ciğerlerine çökeceksin, nefes aldırmayacaksın, gücünü keseceksin, nefesini keseceksin, gerekirse yatalak hale getireceksin, bütün desteğini ben ve benim gangster tayfası NATO’daki ahbaplarım sağlayacak, Türkiye’yi Teksas’a çevireceksin, habure salonlarda sarhoş kavgası çıkaracaksın, meraları köyleri basacaksın, kovboyları öldüreceksin, ara sıra kızılderili kılığına da gireceksin, mavi ceketlilerin kalelerini, pardon yav, onlar bizimkiler, Türklerinkiler yeşil ceketliler, yeşil ceketlilerin kalelerini basacaksın, o kaleler senin topraklarında inşa edildi, onları o kalelerden süreceksin, tabi bu iş için biraz finans kaynağı da lazım, o bölgedeki uyuşturucu ve silah kaçakçılığı işini sen idare edeceksin, kafasını kaldıran, itiraz eden olursa vur, sülalesini ortadan kaldır, tamam mı???.
Verem birader; Anladım abi!
Sana gelince kanser birader, senin rolün çok önemli, esas darbeyi sen indireceksin. Türk milleti ve devleti veremle uğraşırken sen sinsi sinsi yayılacaksın. Bir numaralı silahın cehalet ve inanç sömürüsü olacak, duygu sömürüsü yapacaksın, inanç sömürüsü yapacaksın, bütün vücuda yayılacaksın, damardan gireceksin, sömürebildiğin herşeyi sömüreceksin, vücudu ele geçirdiğin anda ilk yapacağın iş, bizim de emellerimiz karşısında en büyük düşman olan ve ikimizin de ortak düşmanı olan TSK’ya sızacaksın, darbe üstüne darbe indireceksin, komplo üstüne komplo kuracaksın, TSK’yı arkadan vurabildiğin kadar vuracaksın, devletin tüm milli, maddi ve manevi varlıklarını teker teker indireceksin, donuna kadar satacaksın, cehaleti besleyebildiğin kadar besleyeceksin, ülke bir taraftan nefessiz kalırken diğer taraftan tüm hücreleri hastalanacak, sen tüm ülkeye sinsi sinsi yayıldıkça ülke eriyip bitecek, tükenecek, çareyi dışarda arayacak, ilacı dışarda arayacak, millet düğünlerde gelinle damada altın yerine soğan takar hale gelecek, sen de bu arada cahiller sürüsüyle kendine yaratacağın halife ordusuyla laik Atatürkçülere de meydan okuyacaksın, tahrik edeceksin, sürekli tahrik edeceksin, gerekirse savaş açacaksın, ülkeye ne kadar ne idüğü bulursan dolduracaksın, milletin kanını ve genetiğini bozacaksın, omurgasını tıpkı senin omurgan gibi eğeceksin, cesaretini kıracaksın, senin yalanlarını millete gerçekmiş diye yutturmaya çalışacaksın, tek doğrucu sen olacaksın, senin karşında olan herkese yalancı, iftiracı diyeceksin, yaptığın hataları anında rakiplerinin üzerine atacaksın, hatta kasten hata yapıp, yaptığın hatayı rakiplerinin üzerine yıkacaksın, yalanla, dolanla, talanla, entrikayla büyüyeceksin, bu senin en önemli taktiğin olacak, cahil sürüsünü de büyütebildiğin kadar büyüteceksin, onlar da senin ordun olacak, anladın mı???
Kanser birader; Tamam abi! Abi be, bu arada peygamber, Allah filan da olabilir miyim?
Büyük birader; Tabi ki, onca geri zekalının olduğu yerde zaten peygamber, Allah olmazsan senden bir halt olmaz!!!…Hatta bak ne diyeceğim, sen iyisi mi peygamberlerin peygamberi olduğunu ilan et!…Nasılsa yiyecek enayi bulursun…
Kanser birader; Tamam abi, vallahi iyi fikir!
Büyük birader; Hade marş marş!
Bunun üzerine bu sevimli biraderlerden verem birader eline silahı almış, daha çıkmış, başlamış eşkiyalığa, geleni vurmuş , gideni vurmuş, tam kırk sene devlete isyan etmiş, devleti uğraştırmış, onbinlerce askerin, vatandaşın canına kıymış, arada bir devlet bunu fena halde köşeye sıkıştırmış, ama her seferinde imdadına elini suya sabuna dokundurmadan caminin arkasına saklanarak entrikalarını yapan; devlete, millete ve bayrağa karşı oyunlarını cami arkasında tezgahlayan, sarıklı, sakallı ama daha akıllı olan “yerli ve milli kanser” biraderi yetişmiş, yardım elini uzatmış, can suyu vermiş, işini kolaylaştırmış, açılım saçılım diyerek eşkiya biraderi devletin elinden kurtarmış, elinden tutarak Meclis’e kadar sokmuş, hatta yetmemiş, kürdistanı kurmak istediği yerde bayrağını bile dalgalandırmış…
Amma ve lakin, bu kanser birader öyle bir birader ki, bir kere kanser olarak yayılmaya başladığında kendini durdurabilen bir tür değil, veremden sürünen ciğerleri de en sonunda ele geçiriyor, veremi bile öldürüyor…
Verem birader durumu en sonunda çaktı, baktı ki bu kanser birader AKP-HİZBULLAH-MHP-TARİKAT-CEMAAT kılığında çok güçlendi ve artık verem biraderi de yiyip bitirecek bir tehdit haline geldi, kendisi de verem birader olarak aslında kanser biraderin görevini tamamlaması için ona zaman ve mekan kazandıran bir kukla olarak kullanıldı…
Dahası, kanser birader o kadar yüzsüzleşti ki, kendine rakip olanları KENDİ ÖZ KARDEŞİ verem biraderin ortağı olmakla suçlamaya başladı…
Verem birader artık iyice şaşaladı ve enayi yerine konduğunu ister istemez anladı, kanser biraderin baş düşman olarak gördüğü ve bugüne kadar arkadan vurabildiği kadar vurduğu laik, Cumhuriyetçi ve Atatürkçülere ister istemez yanaşmaya başladı.
Büyük biradere gelince, büyük birader güçlendikçe kendini bir halt sanan, eninde sonunda kendisinin de öldürdüğü vücutta öleceğini bileyen Kanser biraderin son kullanım tarihinin geldiğini ve artık sadece içine girdiği ve kemirdiği, sömürdüğü vücudu değil, kendi kendisini de imha etmeye doğru yöneldiğini görmekte, verem biraderin de mecburiyetten saf değiştireceğini bilmektedir, hatta verem biradere muhtemelen “bak verem birader, bu kanser birader çok ileri gitti, seni de tertiplemek üzere, son nefesini vermeden önce sen karşı tarafa geç, şimdilik HDP-PKK formasını çıkar, yerli ve milli işbirlikçi formasını giy, Millet ittifakına katıl, şimdilik maçı idare et, düşmanımın düşmanı dostumdur de, yoksa bu kanser biraderin karşısında işin çok zor…” demiştir…
Bugüne kadar el ele, kol kola gelmiş ve Türkiye’nin tüm milli, maddi ve manevi değerlerini yerle bir etmiş olan yerli ve milli kanser ve verem biraderler işte bugünlere kadar böyle geldiler…
Tam kırk yıl boyunca verem birader hedef şaşırtarak kanser biraderin doğmasını, büyümesini ve bütün vücudu vahşi bir hırsla sarmasını, iliklerine kadar sömürmesini, eritip bitirmesini sağladı, sıranın kendisine geldiğini görünce de baktı ki başka çare yok, düşmanımın düşmanı dostumdur deyiverdi…
Filmin birinci bölümü böyle bitti, şimdi sıra ikinci bölümün senaryosunda…
Ben olsam bu filmin ikinci bölümünün senaryosunu şöyle yazarım; “Milli Kurtuluş İttifakıyla kanser biraderler ittifakına karşı girişilen savaş zaferle bittikten ve kanser biraderler vücuttan kesilip atıldıktan, yaralar da güzelce ilaçlandıkran sonra, verem biraderler tayfasını da ağır antibiyotik tedavisiyle hizaya sokarım…
Ama bu kadar basit değil, elbette…Büyük biraderi atlamayalım, ne halt edeceğine bir bakalım.
Büyük biraderin hesabına gelince, o zaten kanser ve verem biraderler sayesinde bugüne kadar istediğini almış oldu, artık Türkiye’yi küllerinden diriltecek bir Atatürk de olmadığına göre, kanser ve verem biraderlerden kurtulsa bile, Türkiye belini doğrultana kadar zaten yeni kanser ve verem biraderler piyasaya sürülür, bizim milletin içindeki zırcahil tayfası bu senaryoyu yedikçe, bu film ilelebet bitmez…