Eylül ayını sessiz geçir, ekim ayını bekle. Eylül’de yağan yağmur kısır rahme düşen yetersiz döl gibidir.
Şartlar olgunlaşıncaya sabır eyle.
Bu coşkusuz, silik kalabalık. Bu bitik ve yitik yalnızlık. Can çekişen ilişkiler mezarlığı,
can alan nefret aşkları elbet biter ve can atan yeni umutlu olgunlaşmalar hemen kapı gındırığındadır.
Ekim’i bekle hele!
Olmuyorsa zorlama, henüz zamanı gelmemiştir.
Her şeyin olma, yetme süreci farklıdır.
Gerekli şartlar olgunlaşmadan doğum gerçekleşmez.
Ekimi bekle, umudunu sakla, toprağını dinlendir.
Güneş bile doğmak için zamanını beklerken, yıldızlar kökte hep asılı, ay otuz günde bir kez tam, büsbütün oluyorken.
Çiçek baharı, ağustos böcekleri yazı, nar sonbaharı ve yağmur bile sabırla kışı beklerken sen Ekim’i bekle…
Sevmiyorsa üzülme, kendince sebepleri vardır.
Yüzünü güldürmeyen için gözünden yaş dökme. Döksen de dert etme, düştüğü yer bire bin veren toprak anadır.
Ekimi bekle..
İlişki sorunlarında çok kişiden fikir almak çözüm getirmez.
Ayran gönüllüsü var, hayran budalası var, haseti, fesatı, gönül işinden anlamayanı var.
Eylül’e aldırma, Ekim’i bekle.
Her yol mübah değil, her yol, o yolu baştan beri yürüyene çiledini çekene güzel ve doğrudur.
Kimse zahmet edip de doğuştan bugüne yaptığın zor yürüyüşün zahmetlerini bilmez.
Kimse aldığın yolun süreç sancısını öğrenmek bile istemez.
E’kimi beklerken!
Kimseye karşı beklenti içinde olma, “Beni seviyor musun?” diye aptalca bir soru sorma!
Sorgulanan bir ilişki içindeysen, vazgeç, kendini boşuna yorma!
Beni sevmiyorsun sen diye yakınma, sevse severdi.
Kendiyle mutlu olamayan kimseyle geçinemez, bunu unutma!
Kendini Ekim’e sakla…
İyi hissetmiyorsan kötü konuşma. Keyfin yerindeyse sevincini, dertliysen sıkıntını ayyuka çıkarma.
Ekim’e kadar…
Sevincim coşkuyla arşa, sıkıntım en yoğunundan diplerdeydi hep.
Sen de aynısını yapma.
Günü yaşa.
Ekim’e ne kaldı şurda!
Garanti ve karantina birbirine karıştırılır.
Garanti başka bir şey, karantina başka bir şey. Karantina İtalyanca’da 40 anlamına gelir.
Ve bu 40 günün, ayın ve yılın bir hikmeti var elbet.
40 yaşına kadar, öğrenme devam eder, 40’ı aşınca öğretme devri başlar.
40 Ekimi’ni bekle.
Kalbinden öpülesi insanların yüreği yaralı olur.
Seni sevmelerine izin verir misin?
İncitmeden üzmeden, gözden düşüp yaş süzdürmeden sevilmeyi hak edebilir misin?
Belki Ekim’e…
Her şeye geç kalan insanlar, kendine geç gelenlerdir.
Kendine geç gelenler, başkalarının sorunlarından, diğerlerinin iyiliğini düşünmekten kendini almayı başaramayanlardır.
Çok üstüne düştüğünde, düştüğün yer gözüdür…
Düştüğün yerde Ekim’e kadar bekle..
Önce aklını kullanma becerisini yitirmiş. Başı ekrana eğik, olmayan uzaktan eğitimli, duygusuz bir nesil varettiler.
Zeki çocuklardı, internet uygulama ve oyunlarıyla askercilik oynayarak ölü varlıklarını bir de sanal alemde öldürüyorlardı.
Bu sürüyü güdenler, şimdi de yapay zekyı üreterek sorunu gidermeyi akıl ettiler.
Yeni kuşakları artık yapay zekalar yönlendirecek.
Umutsuz olma Ekim’i bekle.
Kısır, iğdiş kalem tarlasına düşer, renksiz mürekkep damlası. Faydasız boşuna Eylül yağmurları!
Kuru kalem, mürekkepsiz dil, ruhsuz sap.
Ekim’de tılsım var, bekle.
Gönülden rahme, rahimden bedene, bedenden ruha, ruhtan bedenen yola koyulana harca emeğini.
Yaşarken ölesiye ölü, öldüğünde ölümsüzlüğe yürü..
sen toprağına ek tohumu.
Yeşerirse Ekime kadar, filizlenmezse buraya kadar de..
Şimdilik Ekim’i bekle….
Eylül kısır, Ekim doğurgandır. Kasım iğdiş, Aralık dişidir.
Ve her aralık yeni bir erişkinliktir.
Ekimi beklemeye üşenme!
Şimdilik, sen gerçeklerde mahkumsun, ben romantik hayallerde. Sen kendi özgür mahpusanendesin. Ben kendi mahpus özgürlüğümde.
E kim bekleyecek deme, Eylül bir geçsin hele.
Ekimi bekle.