Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Anavatanımızın ayrılmaz bir parçası olan Mavi Vatan’ımıza sahip çıkma noktasında en küçük bir geri adım atmayacağız.” dedi.
Erdoğan, AK Parti Konferans Salonu’nda düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, CHP’den, her konuda kendileriyle aynı düşüncede, aynı sayfada yer almasını asla beklemediklerini ifade etti ve “Sadece milli meselelerde, yerli ve milli bir duruş bekliyoruz. CHP yönetimi, böyle konularda dahi katkı sunmayı beceremiyorsa, bari bu tarz talihsiz açıklamalarla ülkemize zarar vermesin. Gölge etmesinler yeter; biz onlardan başka ihsan istemiyoruz. Anavatanımızın ayrılmaz bir parçası olan Mavi Vatan’ımıza sahip çıkma noktasında en küçük bir geri adım atmayacağız. Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin hakkını sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz.” açıklamasında bulundu.
Erdoğan, “Bizim çizgimiz, karakterimiz bellidir. Biz, başına vurunca ekmeği alınan bir ülke değiliz.” dedi.
“Biz, 2200 yıldan fazla devlet geleneği olan, devlet aklı olan bir milletiz.” diyen Erdoğan, hadiselere bakarken başkaları gibi sadece 50-100 yıllık birikimle değil, binlerce yıllık köklü tecrübenin merceğinden bakıldığını, planların buna göre şekillendirildiğini, hazırlıkların buna göre yapıldığını, hamlelerin buna göre tayin edildiğini belirtti.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bizim çizgimiz, karakterimiz bellidir. Biz, başına vurunca ekmeği alınan bir ülke değiliz. Tarihimizin hiç bir döneminde de böyle olmadık. Ne başkalarının hakkına el uzatırız ne birilerine hakkımızı yedirtiriz. Kardeşlerimizi de en zor günlerinde yalnız ve çaresiz bırakmayız. Uluslararası hukuk çerçevesinde Libya’da bunu yaptık. 30 yıllık işgalin ardından Karabağ’da bunu yaptık. Suriye’den topraklarımıza saldırı olduğunda bunu yaptık. Irak’taki bölücü terör yuvalarına karşı bunu yaptık. Hakkımıza sahip çıktık. Kardeşlerimize sahip çıktık. Bekamıza sahip çıktık. Tehditler karşısında ülkemizin ve milletimizin güvenliğini garantiye aldık. Gerilimi körükleyen değil, bölgesinde ve ötesinde barışı, istikrarı, sükuneti savunan taraf olduk.”
– “Camileri, kiliseleri, okulları bombalayacak kadar gözlerini kararttılar”
Gazze’de yaklaşık 300 gündür son derece vahşi bir soykırım yaşandığına işaret eden Erdoğan, İsrail güçlerinin 16 bini çocuk 40 bin Filistinlinin tepelerine bomba yağdırarak kalleşçe şehit ettiğini söyledi.
Yüz bin Filistinlinin yaralandığını, sakat kaldığını, kuvözdeki bebeklere kurşun sıkacak kadar ileri gidildiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“Gıda sırasında bekleyen insanları katledecek kadar alçaldılar. Camileri, kiliseleri, okulları bombalayacak kadar gözlerini kararttılar. Savaşın bile bir hukuku vardı, İsrail bunu bile yok saydı. Geçtiğimiz yüzyılın en lanetli figürü olan Hitler’i gölgede bırakacak bir barbarlığa imza attılar. Gazze bugün dünyanın en büyük imha kampına dönüşmüştür. Yüreğinde zerre kadar vicdanı olan birisinin hangi inanca mensup olursa olsun, Gazze’de yaşanan insanlık dramına sessiz kalması düşünülemez. Ama Batılı liderler, görevi uluslararası güvenliği sağlamak olan kuruluşlar bu vahşeti neredeyse 300 gündür sadece uzaktan seyrediyor.”
– “Bölgemizde hudutları halen netleşmemiş tek ülke İsrail’dir”
Gazzeli 40 bin masum ölmemiş, 16 bin çocuk vahşice katledilmemiş gibi eli kanlı katillerin Temsilciler Meclisinde ağırlandığını ve alkışlandığını ifade eden Erdoğan, İslam dünyasının bir kaç ülke dışında zulmü durduracak, zalime “dur” diyecek hiç bir irade sergilemediğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
“Sizlere soruyorum. Ben de insanım diyen, ben de Müslümanım diyen birisinin böyle bir tabloya rıza göstermesi mümkün mü? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bugün sorumluluk almayacaksa Allah aşkına ne zaman alacak? İsrail’in istilacı politikalarının tüm bölgeyi tehdit ettiğini görmek için daha kaç bin tane çocuğun ölmesi lazım? Bakınız bu gidiş, gidiş değildir. Netanyahu yönetimi altında İsrail’in gittiği yol, yol değildir. Bu pervasızlığın bu hoyratlığın, Batı’nın sergilediği bu iki yüzlülüğün sonu korkarım ki çok kötü bitecektir. Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur.
Gazze’de 40 bin masum insanı katlettikten sonra bugün gözünü Lübnan’a dikenlerin, yarın pis ellerini başka yerlere uzatmayacağının garantisini kim verebilir? Bu soruyu sadece biz sormuyoruz. Bölgedeki tüm devletler soruyor. Bölgemizde hudutları halen netleşmemiş tek ülke, İsrail’dir. Bölgemizde diğer ülkelerin topraklarını işgal ederek semiren ülke, İsrail’dir. Bölgemizde güvenliğini saldırganlıkta ve toprak gaspında arayan yegane ülke, İsrail’dir.
Meşru bir devlet olarak değil, terör örgütü gibi hareket eden ülke, İsrail’dir. Hamas, bizim de telkinlerimizle ateşkese ‘evet’ dediği halde savaşı uzatan, kan döken katliam yapan taraf, İsrail’dir. İsrail yönetimidir. Hukuk tanımaz İsrail devleti sadece Filistin için sadece Lübnan için değil, gelinen noktada artık tüm insanlık için tüm dünya için tehdittir. Hitler, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği’nin ittifakıyla geç de olsa durdurulmuştur. Daha geç olmadan, bu soykırım, bu vahşet, bu barbarlık, insanlığın ittifakıyla artık derhal durdurulmalıdır.”
– “Biz İstiklal Marşı bile ‘korkma’ diyerek başlayan bir milletiz”
Netanyahu yönetiminin yularını elinde tutanların, bu katliam şebekesine bir an önce “dur” demesi gerektiğine işaret eden Erdoğan, Netanyahu denilen caninin ne yapmaya çalıştığının bölgeyi ve dünyayı nasıl bir felakete sürüklemek istediğinin farkında olduklarını belirtti.
Gazze’deki ateşi tüm bölgeye yayma girişimlerinin arkasındaki asıl niyeti de çok iyi bildiklerini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ne yapıyorsak böyle bir senaryonun önüne geçmek için yapıyoruz. Ne söylüyorsak bölgemizde kanın ve gözyaşının durması için söylüyoruz. Daha önce defalarca ifade ettim. Biz İstiklal Marşı bile ‘korkma’ diyerek başlayan bir milletiz. Klavye soytarılarının hadsiz mesajları bizi korkutmaz, bizi ürkütmez, bizi sindirmez, inandığımız yolda yürümekten bizi asla vazgeçirmez. İstedikleri kadar çirkinleşsinler, istedikleri kadar çukurlaşsınlar, Tayyip Erdoğan’ın ne kavline ne kalbine zincir vurabilirler. Tayyip Erdoğan’ın hakkı ve hakikati haykırmasına engel olamazlar. Biz kimsenin tehditlerine boyun eğmeyiz. Kimsenin zorbalıklarına eyvallah etmeyiz. Eli kanlı canilerin provokasyonlarına da gelmeyiz. Şunu herkes çok iyi bilsin ve idrak etsin. Biz bu yola kefenimizi giyerek çıktık.
Biz bu günlere çarpışa çarpışa geldik. Biz bu günlere Hakk’ın ve halkın desteğiyle geldik. Bize gazete manşetlerinden ömür biçenler oldu ama yanıldılar. Bizi rahmetli Menderes’in ve arkadaşlarının akıbetleri ile tehdit edenler oldu, avuçlarını yaladılar. Bizi terörle, sokak terörüyle, darbeyle devirmek isteyenler oldu, hepsini bozguna uğrattık. Üstümüze saldıkları ne kadar piyon varsa tamamını ya meydanlara ya da dağlara gömdük.”
İnsana ve insani değerlere yönelik savaşın birçok alanda şiddetini artırarak devam ettiğinin altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Şu bölüm çok hassas, çok önemli. Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’nın açılışında sahnelenen ahlaksızlık karşı karşıya olduğumuz tehdidin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Macron beni davet etti. Ben de gelebileceğimi söyledim. 13 yaşındaki torunum ‘Dede gitme’ dedi. ‘Niye’ dedim. ‘Orada LGBT gösterisi yapacaklar.’ dedi. ‘Tamam kızım gitmeyeceğim.’ dedim. Yahu düşünebiliyor musunuz, insanları birleştirmesi gereken bir uluslararası spor etkinliği maalesef insanlığa fıtrata ve insanı insan yapan değerlere düşmanlıkla açıldı.”
– “Olimpiyatlar, nesillerin bekasını tehdit eden sapkınlığa alet edilmiştir”
İslam inancında, yaratılmışların en şereflisi olan insanın, bu dünyadaki çabasının yüksek bir ahlak üzerine yücelmek olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“Paris’te yapılmak istenen ise eşref-i mahlukat olan insanı esfel-i safiline, yani hayvanlardan dahi aşağı seviyeye çekme projesidir. İlk fırsatta Sayın Papa’yı da bununla ilgili arayacağım. Onunla Hristiyan alemine ve tüm Hristiyanlara karşı yapılan ahlaksızlığı paylaşacağım.
Olimpiyatlar, insan tabiatını bozan, aileyi ifsat eden, nesillerin emniyetini ve bekasını tehdit eden sapkınlığa alet edilmiştir. Olimpiyatların uluslararası etkisi kullanılarak en masum varlıklarımız olan çocuklarımız iğrenç bir şekilde hedef alınmıştır. Paris’teki rezil sahne sadece Katolik alemini, Hristiyan dünyasını değil, en az onlar kadar bizi de rencide etti, bizde de infial oluşturdu.”
Macaristan Başbakanı Victor Urban’ın verdiği haklı tepkiyi takdirle karşıladıklarını belirten Erdoğan, “Esasında kutsala yönelik bu apaçık saldırı karşısında daha fazla liderin, daha fazla siyasetçinin sesi çıkması gerekiyordu. Maalesef bunu göremiyoruz. Kimi umursamazlıktan, kimi korkudan, kimi siyasi kariyeri uğruna LGBT lobisine ses çıkaramıyor. Biz çıkarıyoruz. CHP çıkarmasa ne yazar DEM çıkarmasa ne yazar.” değerlendirmesini yaptı.
– “Herkesin LGBT zorbalığına karşı direnmesi ulvi bir görevdir”
En küçük bir eleştiriye dahi tahammülü olmayan LGBT lobisinin, Avrupa ve Batı dünyasını tamamen esir aldığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
“LGBT lobisi giderek daha da pervasız hale gelirken, eşzamanlı olarak insanlık büyük bir kuşatmayla karşı karşıya bırakılıyor. Küresel ölçekte bu korku iklimini oluşturuyorlar. Burada şunu vurgulamak durumundayım, karşımızda sadece bir yönelim yok, doğrudan çocuklarımızı hedef alan faşizan bir dayatma var. Normale, fıtrata, aileye, insan nesline yönelik çok boyutlu, çok kapsamlı, çok acımasız bir savaş yürütülmektedir. İslamofobi ile İslam’a savaş açanlar, LGBT sapkınlığı üzerinden kutsal olan ne varsa hepsine birden savaş ilan etmişlerdir. LGBT sapkınlığını özgürlük olarak lanse edenlerin başörtülü sporculara tahammül edememesi, bunların kafalarındaki özgürlük tarifini de ortaya koymaktadır. Fransa, Fransız sporcuların içerisinde başörtülü olanlar varsa onların müsabakalara katılmasını engellemiştir. Bu nasıl bir mantık? Nasıl bir anlayış? Fransa’da yaşayan Faslı, Cezayirli, Tunuslu vesaire bütün oranın halkına, bu konuda niçin tavır koymazlar veya koymadılar, bunu anlamakta zorlandığımı ifade etmek isterim. Bunlar sadece İslam’a ve Müslümanlara değil, fıtri olan, kutsal olan her şeye düşmanlar. Paris skandalı bu gerçeği bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır. Cinsiyetsizleştirmek demek, insan soyunu bozmak demektir. Akıl ve izan sahibi herkesin LGBT zorbalığına karşı direnmesi ulvi bir görevdir.”
AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın bu konudaki duruşunun çok net biçimde ortaya konulduğunu vurgulayan Erdoğan, “14-28 Mayıs seçimleri öncesinde birileri sırf iktidara gelmek adına bunlara şirinlik yaparken biz ailenin korunmasından yana çok güçlü bir tavır aldık. Bugün dünden daha kararlıyız. Sapkın akımlarla ve bunları ortaya çıkartan küresel güçlerle mücadelemizi tavizsiz şekilde sürdüreceğiz. Burada şunu da söylemeden geçemeyeceğim, cinsiyetsizleştirme projelerinin ülkemizde hamiliğini bölücü örgütün siyasi uzantılarının ve CHP’li belediyelerin üstlenmesi gerçekten ibret vericidir. Türkiye’ye karşı her taşın altından çıkan ‘DEM’i anlıyoruz da CHP’nin bu projeye niye bu kadar hevesle destek verdiğini açıkçası anlamakta zorluk çekiyoruz.” diye konuştu.
Kaynak : BRTK