Biraz hesap kitap yapalım!
Önce Anavatanın anasını ağlatmak için yeminli üçlünün enkazlarının hesabını yapalım;
AKP + MHP +CHP = ENKAZ
AKP = MHP = CHP = ENKAZ
AKP + MHP + CHP + SİYASİ ZİHNİYET = ENKAZ
AKP + MHP + CHP – EKONOMİ = ENKAZ
AKP + MHP + CHP – EĞİTİM = ENKAZ
AKP + MHP + CHP – SAĞLIK = ENKAZ
AKP + MHP + CHP – TOPLUMSAL BARIŞ = ENKAZ
AKP + MHP + CHP – İNSANLIK = ENKAZ
AKP + MHP + CHP – TOPLUMSAL HUZUR = ENKAZ
AKP + MHP + CHP – MİLLETİN GELECEĞİ = ENKAZ
AKP + MHP + CHP – YAŞAM SEVİNCİ = ENKAZ
AKP + MHP + CHP – ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ = ENKAZ
CUMHUR İTTİFAKI + MİLLET İTTİFAKI = ENKAZ
Şimdi gelelim ayrılmaz ikilinin enkazlarına;
AKP + MHP – DEMOKRASİ = ENKAZ
AKP + MHP – İNSAN HAKLARI = ENKAZ
AKP + MHP – İNANÇLAR = ENKAZ
AKP + MHP – MİLLİ DEĞERLER TOPLAMI = ENKAZ
AKP + MHP – MANEVİ DEĞERLER TOPLAMI = ENKAZ
AKP + MHP – MADDİ DEĞERLER TOPLAMI = ENKAZ
AKP + MHP – TÜRK LİRASI = ENKAZ
AKP + MHP – DEVLET KASASI = ENKAZ
AKP + MHP – İNSANİ DEĞERLER TOPLAMI = ENKAZ
AKP + MHP – TSK’NIN HAVA VE DENİZ GÜCÜ = ENKAZ
AKP + MHP – TÜRKLÜK KAVRAMI = ENKAZ
AKP + MHP – ATATÜRK İLKELERİNE BAĞLILIK = ENKAZ
AKP + MHP – CUMHURİYET DEĞERLERİNE BAĞLILIK = ENKAZ
AKP + MHP – LAİKLİK = ENKAZ
AKP + MHP – ADALET = ENKAZ
AKP + MHP – ÇOCUKLARIMIZIN HAYATLARI = ENKAZ
AKP + MHP – ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ = ENKAZ
AKP + MHP – YERLİ ÜRETİM = ENKAZ
AKP + MHP – BİLİMSEL AKIL = ENKAZ
AKP + MHP – UMUT = ENKAZ
Şimdi gelelim ayrılmaz ikilinin eseri olarak dimdik ayakta olanlara;
AKP + MHP + ZIRCEHALET = DİMDİK AYAKTA
AKP + MHP + TARİKATLAR VE CEMAATLER = DİMDİK AYAKTA
AKP + MHP + KİNDAR DİN SÖMÜRGENLİĞİ= DİMDİK AYAKTA
AKP + MHP + KONTROLSÜZ MÜLTECİ AKINI = DİMDİK AYAKTA
AKP + MHP + PARTİZANLIK = DİMDİK AYAKTA
AKP + MHP + LİYAKATSİZLİK = DİMDİK AYAKTA
AKP + MHP + PKK/PYD = DİMDİK AYAKTA
AKP + MHP + ENVAİ TÜR DİNCİ TERÖR = DİMDİK AYAKTA
AKP + MHP + İRTİCA = DİMDİK AYAKTA
AKP + MHP + TOPLUMSAL AYRIŞMA = DİMDİK AYAKTA
AKP + MHP + TOPLUMSAL KAVGA = DİMDİK AYAKTA
AKP + MHP + TOPLUMSAL ÇÖKÜŞ = DİMDİK AYAKTA
AKP + MHP +ENVAİ TÜR KÖTÜLÜK = DİMDİK AYAKTA
SONUÇ;
Meral Akşener diyor ki bütün bu enkazların ve halen ayakta olan kötülüğün doğrudan olmasa da dolaylı olarak bir parçası ve sorumlusu olan beceriksizlik abidesi ve hırs küpü bir şahsiyet sırf hırslarını tatmin etmek için fırsattan istifade aday kesinlikle olmamalı, bütün kötülüklere karşı durabileceği algısı toplumda iyice yerleşmiş olan bir “iyilik, dürüstlük, insanlık” sembolü aday olmalı…
Meral Akşener herşeyden önce bir kadın ve bir annedir, duyguları erkeklerden kısmen farklıdır.
Kurtuluş Savaşı’ndan beridir Anavatan Türkiye Atatürk’ten sonra “adam gibi adam, erkek gibi erkek, insan gibi insan” bir siyasetçi görmedi, ardından gelenlerin topunun toplamı tırnağı bile olabilecek kapasiteye sahip değildi, halen de değil, zaten tarih tekerrür etmedikçe, yüz yıl öncesinin şartlarında yeni bir Kurtuluş Savaşı yaşanmadıkça, olması da mümkün değil…
Kurtuluş Savaşı’ndan beri Anavatan siyasetine ilk kez Atatürk yolunda ilerleyen ve bu yolda ilerlerken dimdik ayakta duran, annelik, kadınlık hisleriyle tüm ülkeyi, tüm ülkenin geleceğini düşünen ve bir siyasi partinin lideri pozisyonunda olan bir kadın ülke siyasetinde yer alıyor.
Bu kadının bir umuttur diyerek oturduğu Altılı Masa dedikleri garabet düzeninde üç tane Truva Atı var, bir tane yanar döner parti var, bir tane de Türkiye’nin kurucu partisi, aynı zamanda Atatürk’ün de kurduğu parti olarak Cumhuriyet değerlerine sadık olanların hala bir umuttur diyerek sahip çıktığı, ama partiye hükmedenlerin hem partinin hem de ülkenin anasının ağlatılmasına çanak tuttuğu bir parti var…
Atatürk’ün kurduğu, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran partinin başında hasbel kader oturan bay kemal partiyi şahsi malı gibi görüyor ve yönetiyor, hoş, partinin tüzüğü de ta İnönü zamanından zaten ona göre düzenlenmiş.
Bu durum sadece CHP’ye özgü bir durum değil, AKP ve diğerlerinin de tüzükleri tamamen antidemokratik, partiyi liderin partisi yapacak şekilde düzenlenmiş, dolayısıyla partilerin liderleri yok, liderlerin partileri var.
Hasbel kader bir partinin lideri olursanız parti babanızın mirası gibi oluyor, hasbel kader de iktidara gelirseniz, bu sefer de ülke babanızın malı gibi oluyor…
Aslında Türkiye’yi mahveden tüm sebeplerin temelinde de işte bu garabet siyasal parti düzeni yatıyor.
Türkiye’de siyasi parti başkanları, adını koymasalar da, resmen diktatör haklarına sahiptirler, kendilerine karşı duruş sergileyenleri asla partide yaşatmazlar, bir şekilde kafalarını koparırlar, ortadan kaldırırlar.
Bugün Türkiye’nin başındaki kötülüğü ortadan kaldıracağım diyerek her iki kelimesinde “ben, ben, ben” diyerek egosunu tatmin etmeye çalışan bay kemal da “zoraki kahraman” olmak için yırtınmaktadır…
AKP-MHP ikilisinin beceriksizliği ve basiretsizliği sayesinde yerle bir olan ülkeyi görünce, gözü o kadar dönmüştür ki, fırsat bu fırsat diyerek girişmeye çalıştığı yarışı, CHP’li belediye başkanlarına “bir yola çıkıyorum, yanımda mısınız, değil misiniz, ses verin…” diye çağrı yaptığı ve güvensizliğini ortaya koyduğu andan itibaren, yani niyetini ilan ettiği andan, daha ta başından kaybettiğinin farkında bile değildir…
İşte o soruyu sorduğu anda, tüm CHP ayağa kalkmalı ve kendisine madem bize güvenmiyorsun, hadi pılını pırtını topla ve çek git partinin başından demeliydi…
Ama diyemediler, çünkü parti tüzüğüne göre bu zat genel başkan görünümlüdür ama tüm yetkiler elindedir, dediği dediktir, astığı astıktır, kestiği kestiktir, ağzını açanın defterini bir şekilde dürer.
Bu durum AKP, MHP, İYİ PARTİ ve irili ufaklı diğer partilerde de farklı değildir, ülkenin ve milletin kaderi partilere ve ülkeye hakim olan liderlerin iki dudağı arasına sıkıştırılmıştır ve bu yüzden de ülkede demokrasi, insan hakları, tüm milli, maddi ve manevi değerler gelen giden parti liderlerinin iki dudağı arasında, onların keyifleri doğrultusunda, liyakatsizliğin ve partizanlığın en kokuşmuş hale geldiği bir durumda, tam bir enkaza dönüştürülmüştür.
İşte tam bu sırada, en kritik dönemeçte, her ne kadar kendisi de bu çarpık ve kokuşmuş düzenin bir parçası olsa da, Meral Akşener artık bu kadarı yeter diyerek, bay kemalin restine rest çekme cesaretini göstermiştir.
Ama özellikle sosyal demokrat ya da solcu geçinen lümpen kesim, ki ben bunlara çakma sosyal demokratlar tayfası derim, kindar-dindar güruhun zırcehaletini aratmayacak şekilde köpürmüş ve Akşener’i adeta linç etmeye kalkışmıştır.
Kendini çağdaş, demokrat, insan hakları savunucusu, laik, Atatürkçü sanan zırcahil solcu-sosyal demokrat tayfası ta başından ağzını açıp da şunları söylemedi, sorgulamadı; “Be efendi, sen gün geldi MHP ile birlikte oldun, başımıza tescilli Atatürk düşmanı herifi bile aday göstermeye kalkıştın, bizi bütün dünyaya rezil rüsva ettin, MHP seni sattı, MHP seni satınca döndün AKP’nin ve fetoşlar tayfasının döküntüleriyle, kalıntılarıyla işbirliği yapmaya çalıştın, ülkeyi kurtarmak için bunlarla aynı masaya oturdun, aramıza Truva atlarını soktun, sen bunlara güvenip de mi koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni kurtaracaksın, Türkiye’yi kuran kurucu partinin dayanağı bunlar mı olacak, Atatürk’ün partisi bu kadar mı ayağa düştü, oy oranını on senede yüzde bir bile artıramadın, AKP’nin, MHP’nin, Erdoğan’ın, Bahçeli’nin maskarası oldun, milyonlarca sadık CHP’liyi küstürdün, Truva atları yetmemiş ki geçmişte Erdoğan’a ve AKP’ye destek destek çıkan HDP’nin oylarına da şimdi sen güveniyorsun, ve sonuç olarak da fırsattan istifade şantaj yapıyor ve diyorsun ki “ya ben ya Erdoğan” tercihinizi yapın!!!…Sen gel vazgeç bu işten, CHP’nin de milletin de yakasından düş, evine git, yeter bu kadarı…Önce İnönü, sonra Ecevit, sonra Baykal, sonra da sen bay kemal, CHP’nin içine ettiniz, CHP’nin içine ederken memleketin içine edilmesinin de önünü açtınız, yeter artık…”
Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye siyaset tarihinde ilk kez Akşener ve İyi Partililer dirayetli durdular, ama geç kaldılar, bu işi ta başından yapmalı ve şartlarını ortaya koyarak o masaya oturmalıydılar ve o masaya gerçek cumhuriyetçilerden oluşan partileri de dahil etmeli ve AKP artıklarının kesinlikle dışarda tutulması şartını ileri sürmeliydiler.
Truva atları bay kemalin küçük hesapçıklarıyla AKP-MHP ikilisine karşı o masada yer aldı ama gerçekten Atatürkçü, milli ve manevi değerlere sahip partiler sırf Truva atları ürkütülmesin diye yer alamadılar.
Halbuki Altılı Masa’nın adı “Milli Masa” olmalıydı ve o masada sadece Atatürkçülüğü, Cumhuriyeti ve milli değerleri temsil edenler olmalıydı, zaten öyle olsaydı AKP-MHP ikilisi, bugün sebep oldukları bunca yıkımdan sonra hala ayakta duruyor olamazdı.
Neticeye gelelim.
Meral Akşener bay kemalın hırslarına, basiretsizlikte tavan yapmış tutumuna ve giriştiği her seçimi yenilgiye götüren siyasi entrikalarına karşı durmakta sonuna kadar haklı.
Bu haliyle bay kemalin karşısında değil Erdoğan, Bahçeli bile olsa kazanır…
Akşener’in de ülkenin baştan aşağı batağa, enkaza sürüklendiği, onbinlerce çocuğumuzu, gencimizi, insanımızı enkaz altında bırakıldığı, ülkenin tüm maddi ve manevi değerlerinin mahvedildiği bu durumda “tamam yav, kokuşmuş taktikleri turşusu çıkmış adayla hadi bir daha deneyelim, kötülüğe karşı basiretsizlikle mücadele edelim” diyecek hali yok…
Akşener şunun farkındadır; eğer bugün Türkiye’nin başında kötünün de kötüsü bir iktidar varsa, o iktidarın orada olmasının tek sebebi karşısında kötünün de kötüsü, beceriksizin de beceriksizi bir muhafet olmasıdır.
Akşener, Türkiye tarihinin artık yokoluşa doğru sürüklendiği bir dönemin son dönemecinde aynı kokuşmuş köfteyi yemek istemedi, bay kemalin ayak oyunlarına ve “ya ben ya da ben” restine karşı restini çekti, “sen değil, ya bu, ya da şu” dedi…Olay bundan ibarettir.
Ha, altılı masanın dağılmasıyla bir umutsuzluk ortaya çıkar mı, AKP-MHP ikilisi yine iktidarı ele geçirir mi?
Onun da cevabı basittir; İyi Parti + Zafer Partisi + Memleket Partisi + Bağımsız Türkiye Partisi birleşir ve bir MİLLİ MASA kurarsa, oy oranlarının toplamı yüzde 25’i rahat bulur, hatta biraz da geçer…
CHP ile truva atları da birleşirse onların da oy oranı yüzde 25’i biraz geçer, bu iki oluşum Meclis’te çoğunluğu ele geçirirler, AKP-MHP ikilisi azınlıkta kalır.
Milli Masa da Mansur Yavaş baskısını artırır ve CHP içindeki huzursuzların da desteğini alırsa, Mansur Yavaş Milli Cephe’nin adayı olarak yarışa katılır, rakibi kim olursa olsun, ezer geçer…
Mansur Yavaş irade ortaya koyup da bu milli görevi kabul etmezse, son çare Meral Akşener’in aday olmasıdır.
Seçim ikinci tura kalırsa, bay kemalin blöfü bu kez ters tepecek, CHP’lilerin ve bay kemalin karşısına gelecektir; Ya Meral Akşener, ya da Erdoğan demek zorunda kalacaklardır…
İşte asıl o zaman kimin ak koyun, kimin kara koyun olduğu da ortaya çıkacaktır, Erdoğan’ın alacağı oy oranı ak koyunla kara koyunun kimliğini net şekilde belirleyecektir…
Bu vakitten sonra değil bir saatin, her bir dakikanın bile önemi var…
Ya Milli Masa ve Milli Cephe ve Türkiye’nin yeniden inşası ve bekası, ya da Türkiye’nin tüm milli, maddi ve manevi değerlerinin maruz kalacağı ve Anıtkabir’in dahi enkazı altında kalacağı 12 şiddetinde bir cehalet depremi…
Aksi takdirde, enkazların altında kalan evlatlarımızın arkasından daha çok gözyaşı dökeceğiz.