Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı uhdesinde ve TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonunda düzenlenen 9. Ulusal Antarktika Bilim Seferi devam ediyor.
Sefere katılan heyet bilimsel çalışmalarını sürdürürken, “Ulusal Kutup Bilim Stratejisi” altında kutup bölgesindeki antropojenik etkileri de araştırıyor. Heyet, bu kapsamda kutup bölgelerinde önemli bir stres kaynağı olan insan varlığının ve faaliyetlerinin mevcut durumu ile bu durumun gelecekteki çevresel ve sosyal etkilerini tahmin etme, koruma ve önleme gibi konularda da araştırma gerçekleştirdi.
Katılımcılar, TÜBİTAK tarafından “kutuplar” ile ilgili bilimsel çalışmaların desteklenmesi amacıyla açılan 2025 Yılı KUTUP-1001 çağrısı ve TÜBİTAK Araştırma Destek Programları Başkanlığı (ARDEB) tarafından belirlenen 5 projede çalışma yaptı.
Türkiye’nin beyaz kıtadaki evi olarak nitelendirilen Horseshoe Adası’nda projelerini yürüten bilim insanları, bu kapsam adada yaşayan canlılarda ve sucul ekosistemlerde araştırmalar yapmak üzere su, buzul, toprak, sediment ve dışkı numuneleri topladı. Ekip, topladıkları numunelerde incelemelerde bulundu.
Alanda projelerini gerçekleştiren araştırmacılar, Horseshoe Adası ve çevresinde balina, fok ve penguen gözlem çalışması da yaptı.
“Antibiyotiklerin etkinliği azalıyor”
Sefer katılımcıları arasında yer alan Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Selma Sezen, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, yeni antimikrobiyel peptit üreten bakterilerin keşfi için Antarktika olduklarını belirterek, antibiyotik direncinin tüm dünyayı etkileyen önemli bir sağlık problemi olduğunu söyledi.
Şu andaki hastalıkları tedavi etmek için halihazırdaki antibiyotiklerin etkinliğinin azaldığını dile getiren Sezen, şu ifadeleri kullandı:
“Dünya Sağlık Örgütü bununla ilgili uzun süredir bildirimlerde bulunuyor. Antarktika’da dünyadan farklı çevresel koşulların etkileriyle düzenlenmiş mikroorganizmalardan antimikrobiyel peptit üreten bakterileri araştırmayı hedefledik. O yüzden araştırmalarımızda buraya odaklandık. Deniz suyu örnekleri, buzul, toprak örnekleri ve çeşitli sediment örnekleri alarak mikroorganizmaların belirlenmesi yönünde araştırmalarımızı devam ettiriyoruz.”
“Hedefimiz kıyı bölgesindeki mikroorganizmaları ortaya çıkarmak”
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi’nden Doç. Dr. Aydın Kaleli de yürüttükleri çalışma kapsamında Horseshoe Adası kıyı bölgesinin mikrobiyomunu belirlediklerini söyledi.
Yaptıkları bilimsel çalışmalara ilişkin detaylar veren Kaleli, şu açıklamalarda bulundu:
“Temel amacımız yeni nesil gelişmiş dizileme yöntemleriyle moleküler envantere bağlı olarak buradaki yaşayan mikroorganizmaları ortaya çıkarmak, listelemek ve aynı zamanda kıyı bölgesindeki çevresel şartlarla bunları ilişkilendirerek moleküler ekoloji alanında bilimsel alana katkı yapmak. Ayrıca bundan sonraki seferlerde buraya gelecek araştırmacılarımızın mikroorganizmaları daha rahat tanıması açısından bir liste hazırlamış olacağız.”
“Hedefimiz; canlıların sağlığını korumak amacıyla koruyucu tedbirlerin alınmasını sağlamak”
Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Bölümü’nden Buse Tuğba Zaman ise Horseshoe Adası’nda organik ve inorganik kirleticilerin bölgedeki etkilerinin tespiti amacıyla burada bulunduklarını kaydederek, bu amaçla bölgede yaşayan canlıların dışkılarından ve yüzey sularından aldıkları örneklerin analizlerini yaptıklarını söyledi.
Söz konusu örneklerde hedef analitlerin varlığına yönelik çalışmalar gerçekleştireceklerini dile getiren Zaman, “Buradaki asıl amacımız bölgedeki kirliliğin tespiti ve özellikle burada yaşayan canlıların sağlığını korumak hedefiyle koruyucu ve önleyici tedbirlerin alınması için gerekli adımların atılmasını sağlamak olacak.” diye konuştu.
“Buradan elde edilecek mikroorganizmalar bizim için çok kıymetli”
TÜBİTAK MAM İklim ve Yaşam Bilimleri Başkan Yardımcılığı çatısı altında bulunan Biyoteknoloji Araştırma Grubu’nda araştırmacı olarak yer alan sefer katılımcısı Neslihan Taşkale Karatuğ da sucul ekosistemlerdeki mikroorganizmalardan elde edilecek bioaktif metabolitlerin kendileri için önemli olduğunu bildirdi.
Karatuğ, “Özellikle de Antarktika bölgesi çok farklı fizikokimyasal özellikleri içeren bir habitat sunmakta. Dolayısıyla buradan elde edilecek mikroorganizmalar bizim için çok kıymetli.” şeklinde konuştu.
Buradaki göllerden, deniz kıyısından ve açık denizden bulabildiği kadar su, sediment ve yosun örneklemesi yaptığını dile getiren Karatuğ, “Türkiye’ye döndüğümde bu örneklerden mikroorganizmaları, bakterileri izole edeceğim ve onları tanımlayacağım. Sonra da onlardan elde edebileceğim sekonder metabolitleri farklı amaçlar doğrultusunda deneylerini gerçekleştirerek test edeceğim.” açıklamasında bulundu.
Kaynak : TRT