Cuma, Kasım 22, 2024
Google search engine
Ana SayfaKıbrısGözü arkada gitmek!

Gözü arkada gitmek!

Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye’nin ve Türk milletinin üç gerçeği var ki nerdeyse kaderimize dönüşmüş, daha doğrusu dönüştürülmüş durumda; Terör, kötü yönetim ve deprem…

Kötü yönetim, aynı zamanda terörün de ana sebeplerinden biridir…

Depremin yıkıcı etkisi de tamamen kötü yönetimden kaynaklanmaktadır.

Kötü yönetim de; ahlaksızlığın, vicdansızlığın, sahtekarlığın, iktidara gelenlerin önceliğinin ülke ve millet menfaatleri olmamasın, önceliğin kendi çıkarlarında, avantalarında olmasının, hukuğun ve adalet sisteminin kötü yönetimin maskarası olmasının eseridir.

Nerden bakarsanız bakın, devletin ve milletin karşı karşıya kaldığı bütün kötülüklerin anası kötü ve ahlaksızca, sahtekarca, bencilce, vicdansızca yönetimdir.

Ancak, 40 yıldan fazla bir süredir memleketin ve milletin başının belası ve kanayan yarası olan, Kurtuluş Savaşı’ndan daha fazla şehit verdiğimiz, kökü kurusun diye trilyonlarca dolar harcanan ama kökü kuruyacağına daha da iştahlanan terörün sebeplerine bir daha bakalım, bakalım çünkü terör olayı o kadar da basit, sıradan bir olay değildir, çok geniş açılımı ve sebepleri olan bir süreçtir.

Özelde tek tek hayatları, genelde tüm bir milleti, devleti, hatta dünyayı etkileyebilir.

Bu yazının sonunda teröre canını veren gencecik bir çocuğun bize verdiği ve asla unutulmaması gereken derse geçmeden önce, terör ne demekmiş, nasıl olurmuş, bir özetleyelim, dünyada emperyalizmin odağında olan birkaç bölgeden biri olan Ortadoğu ve bitişiğindeki Kuzey Afrika bölgesinde terörün bitmeme sebeplerini sırasıyla açıklayalım.

Önce şunu açıklıkla vurgulayalım, terörün iki ana yaratıcı odağı vardır; terörün yaratıcısı ya uluslar arası arenada çıkarlar çatışmasını yönlendiren aktörlerdir, ya da yerelde terörden şahsi çıkarları için medet uman ama genelde uluslar arası aktörlere bağlı olan, küçük ve harcanacak balık olarak kullanıldığının farkında olmayıp büyük balık rolünü oynamaya kalkışan, cehaletten, ahlaksızlıktan, sahtekarlıktan, yalandan, dolandan ve şiddetten beslenen odaklardır…

Şimdi terörün varlığını sürdürme sebeplerini gözlemlerimize göre sıralayalım;

  1. Terör bir ekonomik silahtır, hedefe alınan coğrafyaya veya yönetime karşı kullanılır, silah kaçakçılarının ve tüccarlarının en sevdiği tür eylemdir, hedef aldığı coğrafyayı ve yönetimi maddi ve manevi olarak çökertir. Bu yüzden terör, topyekün bir savaşın (ülkeler arası bir savaşın) bir önceki basamağıdır ve topyekün savaşa girilmeden, siyasi ve ekonomik dengeleri istendiği gibi yönlendiren bir kontrollü bir savaş mekanizması görevini görür.
  2. Terörün devam etmesinin çok belirgin sebepleri vardır, başlıcalarını sıralayacak olursak;
  3. Yasal idarenin gücü terörü sona erdirmeye yetmemektedir.
  4. Terör kaynağı ve odağı yasal idareden daha güçlü bir yapıya sahiptir.
  5. Yasal idarenin gücü terörü sona erdirmeye yetmektedir ama sona erdirmek gibi bir niyeti yoktur, veya niyet eksikliği vardır, veya niyet olsa bile idari beceriksizlik, basiretsizlik vardır.
  6. Terörün hedef aldığı bölgede, mevcut yasal idareye/iktidara karşı terörü destekleyen bir veya birden fazla çok etkili ve terörü organize etme, koruyup kollama, devamını sağlama konusunda uzmanlaşmış yerel veya uluslar arası güç odağı veya odakları vardır.
  7. Yasal idarenin gücü, iradesi ve becerisi terörü sonlandırmaya yetse bile, terör odakları kendilerini yaratan ve kullanan dış güçlerden çok güçlü bir şekilde destek almaktadır ve bu destekle ayakta kalabilmektedir.
  8. Yasal idarenin gücü terörü sona erdirmeye her türlü yetmektedir, ancak sona erdirmek istememekte, terörü kendi siyasi veya farklı amaçları için kullanmaktadır; terörle mücadele eder gibi yapmakta ama gerçekte terörle kontrollü bir mücadele yapmakta, yeri geldiğinde baskılamakta ve sindirmekte, yeri geldiğinde ise baskıyı azaltarak azdırmaktadır, kısacası idare  işine geldiği gibi terörü kullanmaktadır.
  9. Hem terörün hedef aldığı yasal idare, hem de terörü yaratan, koruyup kollayan, teröristi eğiten donatan güçler aynı terör odağını ortak amaçları doğrultusunda işlerine geldiği gibi kontrollü şekilde kullanmakta, çıkarlarına uygun şekilde yeri geldiğinde baskılamakta, yeri geldiğinde azdırmakta, terör odağının çift yönlü maksimum kullanımı sağlanmaktadır.
  10. Yukardaki sebeplerin hepsi, ki bunlar bir araya geldiğinde at izi it izine karışır, terörün sebeplerinin ve sonuçlarının başı sonu belli olmaz, iş uzar gider.

Terörün yıllar yılı uzayıp giden etkisi topyekün bir savaştan daha yıkıcıdır.

Kendi tarihimizden örnek verecek olursak, dört yıl süren Kurtuluş Savaşı sırasında verilen askeri kayıplarımızın sayısı 40 bine yakındır, sivil kayıplar da eklendiğinde bu sayı 50 binlere ulaşır.

Birinci Dünya Savaşı’nı da içine katıp, hesaplarsak, bu sayı 200 binlere ulaşır, belki de geçer.

1980lerden beri süregelen ve sürekli can kayıplarına sebep olan bölücü terörün bilançosuna bakarsak, en az 40 bin asker olmak üzere, bütün can kayıpları muhtemelen toplamda 200 binlere ulaşmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak, Anadolu’yu vatan yapmak için verilen canlar kadar, bu devletin yıkılmasını, bölünmesini engellemek için de canlar verilmiştir ve hala verilmeye devam edilmektedir.

Bizim coğrafyada terörün en büyük besi kaynağı cehalettir, tarihten zerre zırnık ders almayan, insanlıkla uzaktan yakından alakası olmayan zırcahillerdir.

Terörle mücadelede hayatını kaybeden 40 binden fazla genç askerin arasında biri var ki, kısacık hayatı emperyalist uşağı bir zırcahil teröristin sıktığı kurşunla bitmeden önce bir milyon kitaplık bir hayat dersini kısacık bir mektuba sığdırmıştır, bize de bugün hala bir kaos ve kötülük ortamında yaşıyorsak, niye yaşadığımızı bir güzel anlatmıştır…

Adı Murat Akman idi…

14 Haziran 2004 tarihinde Güneydoğu’da, Şırnak’ta bir gece vakti şehit düştü.

Doğduğunda ailesi onu bir çöp kutusuna attı, tesadüf eseri ölmeden bulundu, devlet himayesine alındı, Çocuk Esirgeme Kurumu’nda büyütüldü.

Mavi gözleri, güzel bir yüzü, güzel bir yüreği, çoğu insanda olmayan bir duygusallığı, doğduğu andan itibaren yaşadığı tüm zorluklara rağmen insanlığın tüm erdemlerine sahip bir ruhu, bir kişiliği vardı.

18 yaşına geldiğinde ÇEK’den ayrılmak zorunda kaldı, asker girdi, komando oldu.

Ölene kadar aldığı maaşı ÇEK’deki çocuklara bağışladı, öldükten sonra da yazdığı mektubu yayınlamak isteyen medya kurumları, Murat’ın vasiyeti üzerine ÇEK’e bir bedel ödeyerek yayınladı.

Murat muhtemelen öleceğini önceden sezinlemiş, bir mektup yazarak, ölürse yayınlanması için bir arkadaşına teslim etmiş…

Mektubunda diyordu ki;

“Bu yazı bir Komando Er mektubudur ve siz bu mektubu gazeteden okuyorsanız ölmüşüm demektir. Bir ailem olsaydı bu mektubu onlara yollamak isterdim ama yok.

Size koğuştaki ranzamdan yazıyorum. şu an etrafımda Adana, Ağrı, Sivas, Edirne, Diyarbakır, Ankara, Antalya, İzmir, Urfa, Trabzon…

Türkiye’nin dört bir yanından birbirini tanımayan ama birbirlerinin canını korumaya yemin etmiş bir sürü asker var. Birazdan operasyona gideceğiz, tek dileğimiz kayıp vermeden geri gelmek.

İlerde ölürsem eğer diye bir mektup yazmak çok zor.

Aklına getirmek istemez ya insan ölümü, hani her zaman bir umut vardır ya. Askerliğim bittikten sonra yırtıp atacaktım bu mektubu ama şu an okuyorsanız yırtamadım demektir. Zaten pek de kalem tutmaz elim. Silah tutmayı daha iyi bilirim. Sizi korumam için siz öğrettiniz silah tutmayı.

Tuhaf olan siz bu mektubu okurken ben neden öldüğümü bile bilmiyor olacağım. Ya bir mayına bastım ya da yediğim bir kaç kurşun. Bileniniz var mı ben nasıl öldüm?

Kışlada her televizyona bakışımda birbirinizi öldürdüğünüzü, birbirinizin canını yaktığınızı gördüm. Müziğin sesini çok açtı diye komşusunu vuranlar. Gücü kadına yetenler. Cebindeki on lirası için adam vuranlar. Kız arkadaşına baktı diye alayını bıçaklayanlar.

Eti az pişti diye garsona çıkışan adam; sen rahat uyu diye kurşunlar başımın üstünden geçerken ben dağda her bulduğumu kesip yedim.

Arabasını solladılar diye levyesini kapıp arabadan inen adam, beni bir çöp bidonuna atıp giden anam; söylesene ben kimin için öldüm?

Yetimhanede ve askerde en güzel şeyin ekmeğin bölmek olduğunu öğrendik biz. Peki size neyi bölmeyi öğrettiler?

Sizi önce Allah’a sonra birbirinize emanet ediyorum. Ben sizden razı oldum Allah da sizden razı olsun.”

İşte, daha doğduğu andan beri hayatın sillesini yemiş olan rahmetli Murat Akman’ın mektubu bu…

Önce nasıl ahlak, insanlık, erdem yoksunu bir toplum için niye fedakarlık yaptığını sorguluyor, en sondan bir önceki cümlede ise her şeyi özetliyor; “Yetimhanede ve askerde en güzel şeyin ekmeğin bölmek olduğunu öğrendik biz. Peki size neyi bölmeyi öğrettiler?” diyor…

Murat, kısaca, bize insanlığı ve hayatı paylaşmayı askerde ve yetimhanede öğrettiler diyor…

Ve soruyor; size neyi bölmeyi öğrettiler?

Geldiğimiz günde, bu toplum ve onu idare edenler ekmeğini bölmeyi, hayatı paylaşmayı değil, birbirini parçalamayı, insanlığı ve bir milletin, bir devletin tüm maddi ve manevi değerlerini, bayrağı dahil, paramparça edip, ayaklar altına almayı öğrendi…

Ülkeyi ve milleti acımasız bir ölüm tuzağına çeken, maddi ve manevi değerlerimizi, insanlığımızı yıkan terörü ezip geçeceğine, onunla yaşamayı, onun kötülüğünü kabullenmeyi öğrendi…

Kısacası, ahlaksızlığı, vicdansızlığı, sahtekarlığı, cehaleti, doyumsuzluğu, çaresizliği ve tüm bunları kabullenmeyi öğrendi…

Ve Murat son sözünde diyor ki; “Sizi önce Allah’a sonra birbirinize emanet ediyorum. Ben sizden razı oldum Allah da sizden razı olsun…”

Bu ahlaklı, vicdanlı, erdemli insan evladı kısacık bir hayat yaşadı ve hiç hak etmediği şekilde öldü, ama bize de sağlam bir ders verdi; devletin ve mensubu olduğu ordunun kendisine adaletli bir şekilde nasıl sahip çıktığını söyledi, ancak toplumun da tüm ahlaksızlıklarını, soysuzluklarını ve cehaletini iki lafta gözümüzün içine soktu…

Sevgili Murat’ın son dileği yerine gelir mi, Allah bizden razı olur mu, pek emin değilim ama manzaraya baktığımızda, kimsenin kimseden memnun olmadığı, olmak için de uğraşmadığı, tüm maddi ve manevi değerlerinin yıkılışına, gasb edilişine, ihanet edilişine seyirci kalan bir toplumda Allah bizden niye razı olsun ki diye sorası geliyor insanın…

Korkarım ki, Murat Akman ve onun gibi gözü arkada giden nicelerinin hakkı yerde kaldı, günahları da boyunlarımıza asıldı, ve bu günahların bedeli de, akıl koyup da insanca yaşamayı öğrenemediğimiz, cehaletten, ahlaksızlıktan, sahtekarlıktan beslendiğimiz, medet umduğumuz, bunları kabullendiğimiz sürece, öyle kolay ödenecek cinsten değildir…

Terör adı altında emperyalizme, cehalete, ahlaksızlığa, sahtekarlığa hizmet eden zihniyetler yüzünden hayatını kaybeden, gözü arkada giden Murat ve diğerleri, sizlere yattığınız yerde rahat uyuyun, gözünüz arkada kalmasın  desem de, ruhlarınız bu millet akıl koymadığı sürece huzur bulmayacaktır, hayatlarınız boşa feda edilmiş olacaktır…

Yine de ışıklar yoldaşınız, mekanlarınız cennet bahçeleri olsun, ruhlarınız şad olsun can parçalarımız…

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisment -spot_imgspot_imgspot_imgspot_img

Most Popular

Recent Comments