Cuma, Kasım 22, 2024
Google search engine
Ana SayfaUncategorizedEkonomi-Terör-Deprem-Siyaset, netice Felaket

Ekonomi-Terör-Deprem-Siyaset, netice Felaket

2023 yaşadığımız yıkımlarla sadece Türkiye tarihinin değil, muhtemelen Türk milletinin tarihinin de en kötü yılı olarak tarihe geçti.

Ekonomik çöküş, bitmek bilmeyen terör, bitmek bilmeyen kontrolsüz göç, kontrolsüz göçe ve güvenlik zafiyetlerine bağlı olarak zirve yapan envai tür suçlar, artık topyekün iyice yozlaşmış, kokuşmuş, çürümüş siyasi zihniyet ve nihayetinde göz göre göre gelen deprem kombinasyonu ülkeyi ve milleti yıkıp geçti.

Depremde 50 binden fazla insan kaybı var deyip, ucunu açık bıraktılar, ama depremde yıkılan bağımsız bina-konut sayısının nerdeyse 130 binlerde olduğunu açıkladılar, belli ki bu binaların içinde insanlar değil hayaletler yaşıyormuş ki insani kayıp sayısı yıkılan, daha doğrusu sahtekarlıkla, ahlaksızlıkla, vicdansızlıkla, denetimsizlikle yapıldığı için deprem anında tuzla buz olan bina müsveddelerinin sayısının çok altında kalmış!

Deprem sonucu yıkılan, yerle bir olan bölgelerden ayrılmayan, diğer bölgelere göç etmeyen ve bir umutla çadırlarda, konteynerlerde yaşamaya devam ederek devletten konut bekleyen vatandaşların büyük kısmı hala sağlıklı yaşayabilecekleri konutlara sahip olamadı, bu gidişle kolay kolay olamayacaklar da…

Diğer taraftan, Ali Yerlikaya’nın İçişleri Bakanlığı’na gelmesiyle birlikte suçlulara ve suç örgütlerine karşı emniyet güçleriyle birlikte başlattığı temizlik operasyonlarında ortaya çıkarılan kötülükler ibretle izleniyor ve insanın aklına şu soru geliyor; ülkeye bu kadar suçlu ve suç örgütü doluşurken ve her türlü yolsuzluk ve soysuzluk ortalığı örümcek ağı gibi sararken Ali Yerlikaya’dan önceki İçişleri Bakanı’nın ve hatta iktidarın aklı nerdeydi!!!

Ali Yerlikaya İçişleri Bakanlığı’na atanmasaydı, eski düzen devam etseydi, muhtemelen birkaç yıl içinde Türkiye açık ara dünyanın en çok suç ve suçlu barındıran ülkesi olacaktı.

Şu anda bile Yerlikaya’nin düğmeye basmasıyla başlayan operasyonların ülkedeki suç, suçlu ve suç örgütlerinin kaçta kaçına etki ettiğini söylemek çok zor.

Kısa süre önce memlekette İsrail’e çalışan casuslar yakalandı, tümü din kardeşimiz Suriyelilerden çıktı, hadi alın da bozdurup bozdurup harcayın!!!

40 yıldan fazladır süren PKK belası yetmezmiş gibi, Emniyet güçlerinin yaptığı operasyonlarda Türkiye’nin dört bir tarafında IŞİD’in artığı teröristler yakalandı, hala da yakalanmaya devam ediyor, belli ki Suriye ve Irak’ta köşeye sıkışanlar kapağı Türkiye’ye attı ve yeraltına çekildi.

Hatta, geçenlerde bir tanesi KKTC’de yakalanıp, Türkiye’ye iade edildi, muhtemelen de tek bir tane değildir, aramızda dahaları da vardır ve koruyup kollayanları da vardır, yoksa öyle kolay kolay ellerini kollarını sallaya sallaya KKTC’ye gelip giremezler…

PKK demişken, filmi tekrardan başa sarıp, bir daha gidişatı hatırlayalım; 2000’li yılların başında TSK emperyalizm uşağı PKK’yı silip süpürmüş, canına ot tıkamıştı ancak o sıralarda iktidara gelen AKP, hangi akla hizmettir bilinmez, bir açılım saçılım süreci başlatmış ki ayrıntılarını tekrar tekrar yazmaya hiç gerek yok, bu açılım saçılım sürecinde de PKK tekrar hortlamaya fırsat bulmuş, PKK hortlarken TSK da kumpaslarla bir beladan öteki belaya savrulmuştu, hala da savruluyor.

AKP’nin hangi akla hizmettir anlaşılması zor siyasi uygulamaları ve tercihleri nerdeyse üç bin yıllık şanlı bir geçmişi ve geleneği olan ve dış düşmanlar tarafından tarihin hiçbir döneminde başarısızlığa uğratılamayan TSK’yı içerden vurmayı başarmıştı, böylece dış düşmanların doğu Akdeniz coğrafyasındaki emellerinin ve hedeflerinin önündeki en büyük ve sarsılmaz engel “geçilebilir ve kırılgan” hale gelirken Türkiye düşmanı olan başta Yunanistan, İran, Suriye ve diğer arap ülkelerinin maskarası haline geldi, AKP’nin başı da aklı da arşa değmiş oldu!

Kısacası, son 20 yıl içinde AKP iktidarı ve işbirlikçisi MHP Türk ordusunu hırpalama konusunda hiçbir dış düşmanın başaramadığını başardılar, teröristleri tanık komutanları sanık yaptılar, emperyalist uşağı kanlı katillerin kumpaslarıyla komutanları ve ordu mensuplarını hapse tıktılar, TSK sayesinde geçilmez olan ülke sınırlarını da kevgire çevirdiler, on milyondan fazla, belki de 20 milyon ne idüğü belirsizin ülke içine doluşmasına neden oldular, neticede ülkede akıl almaz bir suç patlaması ve ekonomik krizin yaşanmasına da vesile oldular…

PKK’nın ortadan tamamen kalkması onu yaratan ve Ortadoğu’da suyu sıkılmış limon gibi kullanan Amerikan emperyalizminin hiç mi hiç işine gelmiyordu, bunu sağır sultan bile biliyor da, TSK PKK’nın canına okumuşken AKP-MHP ikilisi niye son darbenin indirilmesine müsaade etmedi, onlara yeniden canlanma fırsatı verdi, dahası, AKP iktidarı kendi ayıplarını ve beceriksizliklerini örtmek için rakiplerini terörü desteklemekle suçlayarak, hedef saptırmayı bir yöntem olarak belirledi.

Bugünkü şartlarda, AKP iktidarı ve destekçisi MHP, açık şekilde, PKK’ya karşı savaşta kazanmayı değil, pozisyonunu korumayı seçti ve bu tercih maalesef ki, özellikle de sınır ötesi pozisyonlarda, yine TSK’ya pahalıya patlamaya başladı.

Bariz şekilde, başta Amerika’nın dünyanın dört bir tarafında pis işlerinde kullandığı paralı askerlerden oluşan örgütlerden eğit-donat desteği alan PKK, özellikle Kuzey Irak ve Suriye’de sınır ötesinde belirli noktalarda üslenmiş ve ülkeye terörist geçişini engellemeye çalışan üslere birkaç haftada üç kanlı saldırı düzenledi.

Bu saldırıları gerçekleştirenlerin nerelerde üslendiği, nerelerde gizlendiği, çok net; üs bölgelerindeki köylerde, kasaba müsveddelerinde gizleniyorlar, gündüz işinde gücünde vatandaş gibi davranıyorlar, uygun şartlar geliştiği ve düğmeye basıldığı anda da silahları kuşanıp TSK üslerine saldırıyorlar.

Akıl almaz bir vahşet uyguladıkları saldırılarını kafalarına taktıkları kameralara alıyorlar ve yayınlıyorlar!

Bu yayınlarda Türk askerlerini nasıl bir vahşetle, nasıl bir kudurmuşlukla katlettiklerini tüm dünyanın görebileceği şekilde yayınlıyorlar, detaylara fazla girmeyeceğim, çünkü görüntüler normal insanların kaldırabileceği, kabullenebileceği görüntüler değil, Hitler’in Nazilerini bile mezarlarında ters döndürebilecek cinsten bir vahşet…

Aslında PKK’nın uyguladığı bir savaş, bir gerilla taktiği filan değil, doğrudan doğruya kendisini eğiten donatan emperyalizmin uşaklığını en vahşi, en insanlık dışı şekilde yapmaktan ibarettir.

Bu arada, yayınlanan görüntülerde üs bölgelerindeki taktik savunma ve gözetleme zafiyetleri de göze çarpıyor, bu zafiyetler teröristlerin üs bölgelerine girmesini bariz şekilde kolaylaştırıyor, aksi takdirde o üs bölgelerine değil, 10-20 ya da 100 kişi, bin kişi saldırsa bile, hangi şartlarda olursa olsun,  doğru pozisyon almış 5 kişi tarafından rahatlıkla durdurulur.

Nitekim, basında yer almayan ve teröristlerin de yayınlamadığı bir bilgiyi paylaşayım; teröristlerin geldiğini ve mevzilere girmeye başladığını fark eden kahraman bir subayın silahını kaptığı gibi teröristleri tek tek ve hızlı bir şekilde etkisiz hale getirmesi neticesinde saniyeler içinde teröristler tek bir silahtan çıkan mermilerle 13 kayıp verdiler…

Neymiş, demek ki ne yaptığını bilen bir kişi 13 teröristi saniyeler içinde devirebiliyorsa, işi doğru yapan birkaç kişi koca bir sürüyü ya indirir, ya da olduğu yere çakar, etkisiz hale getirir.

Ha, diyeceksiniz ki herkes soğukkanlılıkla silahlı çatışmaya giremez, elinde silah olsa da korkar, tutuk kalır, vesaire vesaire…

Doğrudur, ama adamı ona göre eğitip donatırsan, ona göre mevzilendirirsen, düşman da, kendisini eğitip donatan ve saldırıları ayarlayan “ağabeylerinden” uydu desteği alsa bile, ayağını denk alır, öyle elini kolunu sallaya sallaya üslerin içine kadar giremez.

Emin olun, teröristleri destekleyen emperyalist güçler sadece eğit-donat faaliyetleri yapmıyor, artık çok gelişmiş olan uydu takip sistemlerinden de an be an üs bölgelerini takip ediyorlar, askerlerimizin mevzilerini ve yerlerini, askerlerin hareket ve günlük, hatta anlık faaliyet durumlarını en ince ayrıntısına kadar görüyor, teröristleri yapacakları saldırılar doğrultusunda milimine kadar yönlendiriyorlardır.

İşte bu şartlar altında, artık AKP iktidarı “pozisyon koruma” siyasetinden hemen vazgeçmeli, “son terörist ortadan kalkana kadar mücadelemiz sürecek” lafazanlığını bir tarafa bırakmalı, eyleme geçmeli, terörü destekleyen ve eğiten-donatan odakların teknik imkanlarının çalışmasını zorlaştıracak yöntemlere başvurmalı, teröristlerin gizlendikleri olası yerleri derhal ele geçirme emri vermeli ve sabit noktalarda kalınacaksa bile, o sabit üs bölgelerine tehdit oluşturacak olası terör odaklarını da ya yok etmeli, ya da kontrol altına almalıdır.

Terörist yuvaları ele geçirildikten sonra da emperyalizmin uşakları elbette daha gerilerde üslenme yoluna gideceklerdir, saldırıya geçtikleri anda da karşı saldırıyla üslendikleri yerler de ele geçirilmelidir, ta ki emperyalizmin uşağı çapulcular karşılarında çapulculukla yıkılmayacağını anlayacakları bir devlet olduğunu anlayana ve pes edene kadar.

Ve bu savaşta, kendi yaptıkları vahşi katliamları yayınlayan bu mahlukatlara asla insan gözüyle bakılmamalı, uyguladıkları vahşetin aynısı kendilerine uygulanmalıdır ki akılları da başlarına gelsin, ettiklerini bulacaklarını bilsinler.

Ne kadar kötü olabileceklerini bütün dünyaya kendi elleriyle ifşa eden, insanlıktan çıkmış, vahşi, kudurmuş katillere karşı insani ve hukuksal değerleri ön plana çıkararak mücadele edemezsiniz…

Nitekim, gözünü kırpmadan insan evlatlarını olabilecek en vahşi şekilde katleden bu kudurmuşlar sürüsünü yaratan, eğiten-donatan, bazen de bunları birbiriyle kapıştıran (PKK-IŞİD örneğinde olduğu gibi)  Amerika, yasaları bazı uygulamalara izin vermediği için hegemonyası altındaki başka yerlerde “kontrolden çıkan” bu tür kudurmuşları özel muameleye tabi tuttuğu, analarından emdikleri sütü burunlarından getirdiği, doğduklarına pişman ettiği merkezler kurmuştur.

Bir diğer konu, ki hayati önemi vardır, doğa şartları çok zorlu olan o sınır ötesi üs bölgelerinde görev yapan askerlerimizin gıda, giyim-kuşam, silah ve takip cihazlarının durumları da en az eğitim faaliyetleri kadar önemlidir.

Bir örnek vereyim; tişört gibi giyilebilen, insan vücudunun tüm can alıcı yerlerini örten, ağırlıkta çok hafif ama mevcut piyade tüfeği tip silahların en güçlülerini bile durdurabilen, bugün bütün dünyada önemli şahsiyetlerin de gündelik kullandığı can yeleklerinin fiyatı bin dolar cıvarındadır, on bin tanesi on milyon dolar eder, toplu üretimde veya alımda da çok daha ucuza mal edilebilir, sürekli tehdit altındaki bölgelerde görev yapan askerlere giydirilir, özellikle gövde kısmından habersiz vurulsalar bile sadece darbeyi hissettikleriyle kalırlar, kalkıp karşılık verirler.

Sisli hava şartlarında bile görüşü kolaylaştıran ve tüfeklere de takılabilen en gelişmiş termal kameraların fiyatları birkaç bin dolardır, hadi beş bin dolar diyelim, ki değil, on bin tane alsan 50 milyon dolar eder, Türkiye’nin bütün risk altındaki sınır boyu, tüfeklere de monte edilebilecek şekilde çalışan bu kameraların sayesinde gece gündüz kontrol altına alınır.

Ha, zaten TSK’nın elinde havadan ve karadan termal takip cihazları var diyebilirsiniz, ama eski teknoloji eskidir, yeni teknoloji yenidir, aralarında büyük farklar vardır, eski teknoloji ürünlerin teknik açıdan kullanımı sınırlıdır, yeni teknoloji ürünlerin kullanım alanları olası zorluklara karşı geliştirilmiştir, güncellenmiştir, sen de mecburen eskiyi atıp, yeniyi alacaksın, teknik imkanlarını güncelleyip geliştireceksin, yoksa terörist senin önüne geçer, senden güçlü olur, elindeki imkanlarla seni korkutur ve yenilgiye uğratır, bu kadar basit!!!

AKP iktidarı 55 milyon dolar harcayıp da uzaya adam gönderdik, başımız arşa değdi, tuz gölünde yetişen otun üzerinde uzayda deney yapacağız diye saçma sapan işlerle uğraşıp, böbürleneceğine, o 55 milyon doları askerin bulunduğu şartlara uygun şekilde eğitilmesi, donatılması ve korunması için harcansaydı, bugün 21 şehidin arkasından ağlıyor olmayacaktık.

55 milyon dolar harcayıp da adamı uçakların uçtuğu atmosferin az daha yüksek katmanına çıkardığınızda ne oldu, başınız gerçekten arşa mı değdi!!!

O işi cebinde haybeden harcayacak parası olan milyonerler, milyarderler de keyif için yapıyor, ama bugün hiçbir devlet böyle saçma sapan bir reklam işi için onca parayı resmen havaya atmıyor!!!

Sadece reklam, siyasi rant, gösteriş için abuk subuk yerlere harcanan o paraları teröristlerin teknik imkanlarının ötesine geçmek için kullanmış olsaydık, bugün değil hala şehit vermiş olmak, terörün kökünü kurutmuş olurduk.

Bugün hala terörün kökü kurutulamamışsa, bunun üç ana sebebi vardır; birincisi beceriksizliktir, ikincisi terörün bitirilmek istenmemesi ve terörden siyasi rant elde etmektir, üçüncüsü de ilk ikisinin karışımıdır.

Her geçen gün daha kötüye giden ekonomik çöküşten, yerlerde sürünen ekonomik ve tarımsal üretimden, gıda ve sair  teknolojik ürünlerde dışa bağımlılıktan, göz göre göre gelene ve tedbirsiz yakalandığımız depremlerden, her işin içine katılan ahlaksızlıklardan, sahtekarlıklardan, vicdansızlıklardan, memleketin içine ne idüğü belirsizlerin doluşmasından ve mahvolan sosyo-kültürel yapıdan, suç ve suçlu cennetine dönen sokaklardan, her ikide bir gelen şehit haberlerinden, siyasetin palavralarından, siyasilerin beceriksizliklerinden ve ortada olan yıkımın bedelini de bizlerin, sıradan vatandaşların malıyla, canıyla ödemesinden bıktık usandık be arkadaş…

Yüz yıl önce dünyanın bilinen en güçlü devletlerini ve ordularını emsalsiz bir kurtuluş savaşıyla yenen ve on senede de zamanın medeniyet seviyesini yakalayıp önüne bile geçen, dünyanın en çok saygı duyulan birkaç devleti arasına giren bir devlet, bir millet bu hallere nasıl düştü, bir zahmet oturun da artık biraz bugün içine düştüğümüz felaketin muhasebesini yapın…

Sebepler ortada, olanlar ve olacaklar da ortada, görünen köy kılavuz istemiyor, sadece iyi niyetle görmeniz ve gereken tedbirleri bilimsel akılla almanız gerek, bu kadar basit…

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisment -spot_imgspot_imgspot_imgspot_img

Most Popular

Recent Comments