İngiliz devlet adamı Winston Churchill’in, “Ne kadar uzak geçmişe bakabilirsen, o kadar ileriyi görebilirsin” diye bir sözü var…
Kıbrıs konusunda bir süredir konuşulan, BM Genel Sekreteri’nin “Şahsi Temsilci” ataması, 5 Ocak’ta resmen duyuruldu.
BM Sözcülük Ofisi’nden, atamaya ilişkin yapılan yazılı açıklamada, Genel Sekreter Antonio Guterres’in, eski Kolombiya Dışişleri Bakanı Maria Angela Holguin Cuellar’dan “kendi adına Kıbrıs konusunda ileriye dönük ortak nokta bulmak için iyi niyet rolünü üstlenmesini talep ettiği ve kendisine Kıbrıs konusunda tavsiye vermesini istediği” duyuruldu.
KKTC ve Türkiye, şahsi temsilci atanmasına iki koşulla rıza verildiğini özellikle vurguladı.
Neydi bu;
1-Şahsi Temsilci’nin görev yönergesi Ada’daki iki taraf arasında yeni resmi çözüm müzakerelerinin başlatılmasına ilişkin olarak ortak zemin bulunup bulunmadığının araştırılmasıyla sınırlı kalacak;
2-Şahsi Temsilci’nin görev yönergesinin süresi altı ayı aşmayacak.
*
Kıbrıs Türk ve Rum tarafı arasında “ortak zemin” olmadığı gerçeği tüm ilgili taraflarca bilinen bir gerçek ve Genel Sekreter’in raporlarında da bu husus çokça belirtiliyor.
Önce şunu hatırlayalım; 27-29 Nisan 2021’de Cenevre’de düzenlenen 5+BM gayriresmi BM Toplantısında, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, kapsamlı çözüm önerisi sunmuştu. Önerinin özünü; “Kıbrıs Türk halkının kurduğu Devletin, temelde var olan egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tanınması ve bu sayede Ada’daki iki mevcut Devlet arasında iş birliği ilişkisinin kurulabilmesi” oluşturuyordu.
O toplantının sonunda Genel Sekreter Guterres, “Kıbrıs sorununun çözümü için, resmi görüşmelerin başlaması için yeterli ortak zemin bulamadık” açıklamasını yapmış, gayrıresmi görüşme, ortak zemin olmadığından resmi görüşmeye dönüşememişti.
O zamandan bugüne, tarafların tutumunda değişiklik olmadığına göre, Şahsi Temsilci 6 aylık görev yönergesinde taraflar arasında “ortak zemin” araştırması yapacak…
*
Şahsi Temsilci atanmasından Rum lider Nikos Hristodulidis pek mutlu; “çok önemli karar” diyor. AB de memnun…
Rum lider, 31 Aralık 2023’te Fileleftheros gazetesinde yayımlanan demecince, AB’nin de Kıbrıs konusunda bir temsilci ataması için uğraştığını ve “AB temsilcisi olmak isteyen bir siyasi ile konuştuğunu” belirtmiş, “Türkiye de kendi çıkarı için AB ile ilişkilerini güçlendirmek arzusunda ancak bu Kıbrıs sorunundan geçer” iddiasında bulunmuştu.
Kıbrıs konusunda Rumlardan yana taraf olan AB’yi konunun içine çekmeye çalışan Rum lider, Kıbrıs üzerinden Türkiye’ye “şantaj “yapma planlarında…
Bu arada Doğu Akdeniz’de gaz arama faaliyetleri ne durumda…
*
Şahsi Temsilci deyip, görev yönergesi 6 ay deyip, arkasının “çorap söküğü” gibi gelmesi de var…
Aklıma, Annan Planı Denktşa-Klerides arasında ilk görüşülmeye başladığında, dönemin BM Kıbrıs Özel Temsilcisi Alvaro De Soto, eline aldığı küçük not defteri ve kalem ile gazetecilere poz vermiş “duvardaki sinek” olacağım demişti. Yani, karışmayacağını, müdahale etmeyeceğini, sadece not alacağını söylemişti. Ama süreç ilerledikçe hiç de öyle olmamıştı, özellikle Kıbrıs Türk tarafına baskı yapmıştı.
Şahsi Temsilci’nin “araştırma” yapacağı açıklandı ya, o araştırma daha sonra nerelere evrilir yaşayarak göreceğiz.
*
Rumların, geçmişte olduğu gibi şimdi de “sorunu” çözmek gibi bir dertleri yok. Çünkü, Kıbrıs Türkleri ile paylaşım istemiyorlar.
Uzak yakın tüm süreçlere bakıldığında Rumların çözüm istemediği, çözüm istermiş gibi göründüğü, müzakereler yapılırken diğer yandan da yoğun şekilde silahlandıkları net bir şekilde görülür. Her dönem böyle olmuştur. Şimdi de böyle.
*
Dr. Küçük’ten hatırlatma
Churchill ne demişti;
“Ne kadar uzak geçmişe bakabilirsen, o kadar ileriyi görebilirsin.”
Biraz yakın geçmişe bakalım mı?
Cumhurbaşkanı Muavini Dr. Fazıl Küçük, Hollanda da yayınlanan “Nieuwe Rotterdamse Courant NRC” gazetesi Muhabiri Mr S. M Rouman’a 17 Şubat 1967 tarihinde verdiği mülâkatta, Rumların uzlaşmazlığına ve silahlanmasına dikkati çekerek, Kıbrıs Türkü’nün gücünü silâhlardan değil davasının haklılığından aldığını vurguluyordu.
O demeç, Rumların tutum ve zihniyetlerinin hiç değişmediğini de ortaya koyuyor.
17 Şubat 1967 tarihli mülâkatın bir bölümü şöyle:
- S) Enosise karşılık Kıbrıs’ta bir Türk generalin idaresi altında olması muhtemel bir NATO üssü kurulmasını kabul eder misiniz?
- C) Kıbrıs’ta bir NATO üssü kurulmasına karşı Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı ne Türk toplumunu tatmin eder ve ne de Türklerin selamet ve güvenliği için gerekli bir teminat olabilir. Türkler, mahvolmaları demek olacak olan Yunan vatandaşlığını hiçbir şart altında kabul etmeyeceklerdir.
- S) Bu ‘hal şeklini’ reddederseniz Kıbrıs problemi yakın bir gelecekte çözümlenecek midir?
C)NAT0 üssü kurulsun veya kurulmasın tek taraflı Enosis bir hal şekli değildir. Bu, Türk toplumunun bağımsız bir topum olarak var olmaya devam etmek gibi insanlık hakkının reddedilmesi demektir. Rumlar, şu veya bu şekilde Ensois üzerinde ısrar ettikleri müddetçe uzlaşıcı bir hâl çaresine varılması ihtimali çok azalmaktadır.
Rum silahlanması…
S) Makarios hükümetinin son zamanlarda Çekoslovakya’dan silâh satın almasının fikrinizce hakiki önemi nedir?
- C) Türk tarafının barışçı yollardan Kıbrıs problemine bir hal çaresi bulmağa çalıştığı bir sırada Rumların Kıbrıs’a silâh ithaline devam ederek silâhlı bir saldırıya hazırlanmaları esef ve ciddî endişe verici bir husustur. Türk tarafı daima müdafaadadır. Türkiye ise, Rumlar yeniden Kıbrıs Türklerine saldırarak yeni bir oldu bitti yaratmağa teşebbüs etmedikleri müddetçe Kıbrıs’a silâhlı bir müdahalede bulunmak niyetinde olmadığını açıkça belirtmiş bulunmaktadır. Bu şartlar altında Rumların harp hazırlıkları kötü niyetlerine ve BM Barış Gücü’nün barışı koruma çabalarına karşı bir saygısızlık ve barış için ciddi bir tehlike teşkil etmektedir.
- S) Sizin kuvvetleriniz Kıbrıs Rum ordusunun bir saldırısını durduracak yeterlikte midir? Böyle bir saldırı bekleniyor mu?
- C) Rumların Birleşmiş Milletler’in himayesi altında bulunan bir Ada’ya ağır silâh ve teçhizat ithaline devam etmeleri, Türk toplumuna karşı bir saldırıya hazırlanmakta olduklarının kesin bir delilidir. Eli silâh tutan her Türk, böyle bir saldırı karşısında teslim olmaktansa vatanını ve hürriyetini koruyarak sonuna kadar savaşmaya azimlidir. Türkler ağır silâhlarla mücehhez 15.000’den fazla Yunan askeri ile takviye edilmiş bulunan, Rum kuvvetleriyle kendi kuvvetleri arasında eşitlik olmadığını bilmektedirler. Buna rağmen her ne pahasına olursa olsun kendi kendilerini müdafaa ederek böyle bir saldırıyı püskürteceklerdir, çünkü, Türkler güçlerini silâhlardan değil, davalarının haklılığından almaktadırlar.
*
O zamanki Rumlarla, şimdiki Rumlar aynı, zihniyet aynı, tutum aynı…
Kıbrıs müzakereleri Denktaş-Klerides arasında 3 Haziran 1968’de Beyrut’ta başlamıştı.
Çeşitli safhalarla günümüze kadar geldi; 56 yıl geçmiş.
Şahsi Temsilci Maria Angela Holguin Cuellar’a 6 aylık görevinde başarılar dilerken, yazının girişindeki Churchill’in sözünü de hatırlatırız…
İşin aslı, “Kıbrıs konusunda ileriye dönük ortak nokta bulmak için” uzak-yakın geçmişe iyi bakmak, adil olmak gerekiyor.
Churchill’in sözüyle beraber Aliya İzetbegoviç, “Ne yaparsanız yapın soykırımı unutmayın. Unutulan soykırım tekrarlanır” sözünü de akıldan çıkarmamalı.
***