Ufacık bir ülkede yaşıyoruz, kaynakları ve olanakları tamamen sınırlı…
Ancak gelin görün ki, akıl almaz bir akılsızlık, görgüsüzlük, rant hırsı ve harislikle ülkenin dört bir tarafı inşaat şantiyesine döndürülüyor.
Güzelim Girne tam bir beton yığınına döndürüldü, içine giren lanet okuyarak kaçıyor.
Lefkoşa-Gönyeli bölgelerinin tarım alanları beton yığınlarına döndürüldü, ekip biçecek yer kalmadı.
Mağusa-İskele bölgesi, ki deprem tehlikesi altında bir bölgedir, hiçbir çevresel faktöre dikkat edilmeden beton yığınlarıyla dolduruldu.
Şimdi ise Lefke-Gaziveren bölgesinde sahil şeridine göz dikildi, 15 bin konut yapılması planlanıyor, harıl harıl
Yapılan konutların büyük bir kısmı yabancılara satılıyor, hem de fahiş fiyatlarla.
Sadece Lefke-Gaziveren bölgesinde 15 bin konut yapımı demek, bölgeye en az 30 bin fazladan nüfusun gelmesi demektir, ki bu da yerli nüfusu en az ikiye katlar, yerli nüfus kendi toprağında azınlığa düşer.
Hala hazırda bölge nüfusu, LAÜ öğrencileriyle birlikte 25 bin civarındadır.
Bu nüfusa bile bölgedeki mevcut sağlık, eğitim, trafik, güvenlik altyapısı yetmemektedir.
Ülkedeki yerli nüfusu çoktan azınlığa düşüren nüfus artışından bir tek marketler ve binaları diken şirketler avantaj sağlar, gerisi, ki o da yerli nüfustur, hesapsız kitapsızlığın bedelini öder.
Kıbrıs’ın kuzeyindeki inşaat furyası delilik sınırını da aştı.
Bizim memleketteki vurguncuların ve bunlarla elbirliği içinde memleketin içine eden siyasilerin yatırımdan, gelişimden anladığı tek şey betonlaşmak, memleketin taşını toprağını beton yığınına çevirmek, doğasını darmadağın etmek, vatandaşın yaşam alanlarını cebinde tomarla parası olanlara peşkeş çekmek…
Vatandaşın alım gücü yerlerde sürünürken, gerçek enflasyon yüzde ikiyüzleri aşmışken, devlet bütçesi kevgire dönmüşken, vatandaş değil kendine ev almak veya yapmak, değil kirayı ödemek, elektrik su parasını bile ödemekte zorlanırken, yapılan binalar vatandaşlara değil, fahiş fiyatlarla yabancılara satılıyor ve KKTC’nin nüfus yapısı akıl almaz bir hızla değişiyor, hem de öyle bir hızla değişiyor ki dünyada eşi benzeri yok, arkasından da ikinci olarak açık hava kaçak göçmen kampına dönen Türkiye geliyor.
Sokaklarda Kıbrıslı Türk görmek artık nerdeyse hayal oldu, mahkemelerimizin salonları ve mahkeme avluları yabancılarla dolup taşıyor, cezaevi bunlara çalışıyor, bir şekilde bu ülkeye geliyorlar ve yedikleri haltlardan dolayı hapse düştüklerinde de ceremesini halk çekiyor, halkın cebinden söke söke alınan vergilerle hapiste bunların bakımı yapılıyor.
Bizim ganimetten, avantadan gözü dönmüş, iyice görgüsüzleşmiş vatandaşlar da çantalar dolusu sterlini, doları, euro’yu görünce ağızlarının suyu akıyor, kapıyor parayı, veriyor toprağı…
Kime sattıkları hiç önemli değil, önemli olan aç, doyumsuz gözlerini doyuracak kadar parayı bir arada görmek, sonra da ilk etapta altlarına en son modelinde ya bir Mercedes, ya bir BMW ya da bir jeep çekmek…
KKTC’deki çoğu toprak parçası zaten ganimet, babasından kalma değil, o yüzden bizim görgüsüz vatandaşın bugün, örneğin, 100 bin sterline gönül rahatlığıyla, nasılsa babamın malı değil diyerek sattığı araziyi yarın kendi çocuğu, torunu bir milyon sterline alamayacak, kendi toprağında kiracı olacak, o da olabilirse, olamazsa gidip el yerlerinde sürünecek…
100 bin sterline sattığı toprağın üzerine dikilen apartmanlardaki daireler en az iki, üç katına satılıyor, hatta normal bir evde bir mutfak olacak kadar bir dairenin fiyatının 350 bin sterlin olduğunu bizzat emlakçılıkla uğraşanlardan duydum, ağzım açık kaldı…
Adamlar diyor ki, “Ediz Bey paraları var, nerden nasıl getiriyorlar bilmiyoruz ama paraları var ve şak diye de ödüyorlar…”
Bu “paraları var” denen üçüncü tekil şahısların hiçbiri yerli vatandaş değil, başka ülkelerde vurgunculuktan elde ettiği, vergiden kaçırdığı parayı artık saklayamayıp, bir yerlerde aklamak isteyen tipler…Yoksa, dünyanın birçok yerinde bizim memleketten çok daha güzel, çok daha düzenli, çok daha ucuz, çok daha güvenli yerler var!!!…Niye oralara gitmiyorlar da ille buraya doluşuyorlar!!!
Çünkü burası yol geçen hanı, paranın kontrolü yok, bugün buraya yüz milyar dolar girse, ertesi gün sabaha kadar aklanıp çıkabileceği olanaklar var…
Anlayacağınız, bizim memleket tam bir düzenbazlar cennetine dönüşmüş durumda.
Ama bu düzenbazlar cennetinin geldiği hal, artık milli güvenliği aleni şekilde tehdit eder hale geldi.
Çok değil, birkaç sene içinde cebinde tonla parayla buraya doluşanlar bir yolunu bulup çatır çatır vatandaş da olmaya başlayacaklar, sandığa gidip bizimle oy kullanacaklar, ülkenin, milletin ve her şeyden önemlisi, çocuklarımızın kaderlerine hükmedecekler.
Bugün malını çanta dolusu sterline satan görgüsüzler de kısa süre sonra bir yerlerine kına yakmaya başlayacaklar, ama iş işten geçmiş olacak, ki zaten şu anda da, görünüşe göre iş işten geçti bile.
Günün sonunda, hem biz hem de Türkiye akıl almaz boyuttaki bir milli güvenlik sorunuyla karşı karşıyayız ve gerek parayla, gerekse sınırlarımızı canı isteyene açan garabet bir sistem yüzünden işgal ediliyoruz, hem de tek kurşun bile atılmadan…
Bu gidişle, vatan(lar) elden gidecek ve yatacak toprağımız bile olmayacak…