Kıbrıs Ne Haber platformunun Haftaya Yansıyanlar programına konuk olan Serdar Denktaş, Özge Şimşek’in sorularını yanıtladı. Ülkedeki ayrışmanın, birlikten uzaklaşmanın bir lider boşluğundan kaynaklandığına dikkat çeken Denktaş, “Ülkede bir liderlik boşluğu var, ortada bir lider yok. Bu boşluk maalesef yanlış şekillerde doldurulmaya çalışılıyor. Benim yapmaya çalıştığım şey ise tüm kamplaşmaya rağmen herkesi asgari bir müşterek de buluşturmaya çalışmak” dedi.
Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın liderliğinin çok ender olduğunu, kendisinin hem Türkiye’den hem de diğer yabancı muhataplarından da oldukça saygı gören bir lider olduğunu söyleyen Denktaş, ülkenin hak ettiği lideri şöyle tanımladı; “Geleceğinizle ilgili bir hayalinizin, bir amacınızın olmanız lazım. Yaptığınız işe hakim olmanız lazım, Kıbrıs sorununa hakim olmanız lazım, Kıbrıs halkının isteklerine hakim olmanız lazım ve önce kendi insanınız tarafından saygı duyulan bir pozisyona gelmeniz lazım. Bu şu anda yok. Biz kendi içimizde o saygıyı gösteremezken, başkasından o saygıyı bekleyemeyiz.”
“Güney İle Ekonomik İlişkiler Kurmamız Gerekiyor”
Denktaş, Güney Kıbrıs’ı artık bir komşu olarak gördüğünü ve geçmişe saplanarak yaşamamak gerektiğini belirtti. Güney kesimi ile siyasi ilişkilerden önce ekonomik ilişkiler kurmak gerektiğini, iyi siyasi ilişkilerin iyi ekonomik ilişkilerden geçtiğini vurgulayan Denktaş, “Bizim yapmamız gereken, siyaseten değil ekonomik olarak Güney ile bir işbirliği başlatmaktır. Ama şimdi yöneticiler ne yapıyor, geri çekiliyor. Tanınmazsak konuşmayız tavrını alıyor, konuşmadıkça nereye varılabilir? Güney kesimi Kıbrıslı Türkler’i nü artık yok sayıyor. Türkiye’yi muhatap almaya başlıyor. Biz sanki hiç yokuz arada. Burada 400 yıl hakimiyet süren bizdik. 400 yıldır efendi olan bizdik, irade ve egemenlik sahibi bizdik. Bu devlete sahip çıkmamız gerekiyor. Bu devleti güçlendirmemiz gerekiyor. Demokrasimizi asla kırılgan bir vaziyete düşürmememiz gerekiyor. Güney’de bir komşumuz var ve bu komşumuzla geliştireceğimiz ekonomik ilişkiler, ortaya koyacağımız fırsatlar, Güney’deki iş adamını da yanımıza çekecektir. O iş adamı da Türkiye’yi tehdit olarak değil, fırsat olarak görmeye başlayacaktır. Güney’deki iş adamı işte o zaman kendi siyasi liderlerine bizimle oturup makul bir zeminde anlaşmaya başlamaları için baskı yapmaya başlayacaktır.
“İsyan Ediyorum”
Rauf Denktaş’ın anıt mezarının olduğu bölgenin geldiği duruma ve müze binası olarak inşa edilen fakat şu anda atıl kalan binanın amacına uygun değerlendirilmemesine tepki gösteren Serdar Denktaş, “Bu ülkenin kurucu Cumhurbaşkanı’nın anıt mezarının ve tarihimizi yaşatma amaçlı yapılan müze binasının böyle atıl halde bırakılmasına isyan ediyorum. Orası bizim özel aile mezarlığımızmış gibi davranılıyor. Orası bu devletin malı, kurucusunun yattığı bir yer, devlet ilgilenmeli. Şimdiki Gönyeli Belediye başkanına teşekkür etmek istiyorum, o temizliğiyle ilgileniyor. Elimizde müze olmayı bekleyen koca bir tarih var ve Denktaş’ın yarım asırlık arşivi artık çürüyor, yok oluyor. Oysaki bu tarihi oraya taşımamız lazım, gençler orada tarihimizi öğreneceklerdi, Denktaş kimdir bileceklerdi. Öğrenciler, gençler için orada çalışma alanları yaptık bilgisayarlarda oraya gelip çalışmalarını yapabileceklerdi. Hepsi atıldı çürüyor, isyan ediyorum ama isyanı dinleyen yok. Polis bile kendisine kabir ziyareti için bırakılan anahtarı bize verdi. Bir fatiha okumak için gelenler eğer bizi tanımıyorlarsa içeri girip bir duasını edemiyor” diye konuştu.
“Adadaki Varlığımız Türkiye İçin Önemlidir”
Akdeniz’deki yer altı kaynaklarının bölgeye olan ilgiyi arttırdığını, bununda bölgede bir takım risklere neden olduğunu belirten Denktaş, “Doğu Akdeniz’de bir hidrokarbon zenginliği olduğu biliniyor. Güney kesimi 2003’te Mısır ile bir anlaşma imzalamıştı bu konuda ve ben uyarmıştım. Dikkatli olunmalı bu hat İsrail’den başlayıp Yunanistan’a kadar giderse Akdeniz’de sıkıntı yaşanır demiştim. O gün beni yalanladılar ama bugün bütün dünya biliyor Akdeniz’deki hidrokarbon varlığını. Türkiye’nin Akdeniz’e en geniş sahili olan ülke olarak söz hakkı elbette vardır ama Kıbrıs Türkleri’nin adadaki varlığı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığı, Türkiye’nin ada ve ada etrafındaki haklarını da koruyan bir unsurdur” dedi.