Yakın Doğu Üniversitesi’nde gerçekleştirilen sempozyumda, Amerika Birleşik Devletleri’nin önde gelen mühendislik firmalarından Simpson Gumpertz & Heger’da görev yapan mühendisler deniz yapılarını ele aldı.
Yakın Doğu Üniversitesi İnşaat ve Çevre Mühendisliği Fakültesi ile Yakın Doğu Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi (NERITA) iş birliğinde düzenlenen “Deniz Mühendisliği: Rutinden Krize” sempozyumu, alanın uzmanlarını bir araya getirdi. Sempozyumda, kıyı ve liman mühendisliği alanındaki güncel gelişmeler tartışıldı.
Yoğun katılımla gerçekleşen sempozyumda; Amerika Birleşik Devletleri’nin mühendislik, tasarım ve yapılandırma alanlarında önde gelen mühendislik firmalarından “Simpson Gumpertz & Heger”da çalışmalar yürüten Yüksek Mühendis Allison C. DiGregorio ve Dolunay Öniz sunumlarıyla katılımcılara bilgi aktardı. İki oturumda gerçekleşen sempozyum, Yakın Doğu Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi Başkanı Prof. Dr. Murat Özgören’in moderatörlüğünde yapıldı.
Sempozyumun ilk oturumunda, Allison C. DiGregorio, “Sahil yapıları mühendisliği değerlendirmeleri” konusunu ele alırken, ikinci oturumda; Dolunay Öniz, “Şubat 2023’teki depremlerden etkilenen Türkiye’nin güneydoğusundaki deniz yapıları üzerine saha gözlemlerini” paylaştı. Soru cevap bölümüyle son bulan sempozyumun sonunda Yakın Doğu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Umut Aksoy, Allison C. DiGregorio ve Dolunay Öniz’e teşekkür belgesi takdim etti.
Deniz yapılarının tasarımında iklim değişikliği etkisi!
Deniz mühendisliği alanındaki temel yapıların tasarımında dikkate alınması gereken faktörleri ele alan Yüksek Mühendis Allison C. DiGregorio, iskelelerden rıhtımlara, dalgakıranlardan kuru havuzlara kadar geniş bir yelpazede kullanılan mühendislik tekniklerini açıkladı. Deniz mühendisliğinin en büyük zorluklarından birinin yükselen deniz seviyeleri, kıyı gelişimi ve eski sanayi alanlarının yeniden yapılandırılması olduğunu belirten DiGregorio, “Deniz yapıları, yalnızca dalgalar ve akıntılar değil, aynı zamanda sismik riskler ve endüstriyel atıklarla kirlenmiş zeminler gibi çeşitli mühendislik zorluklarıyla da başa çıkmak zorundadır” dedi. Özellikle, deprem riski yüksek bölgelerde kıyı yapılarının dayanıklılığını artırmak için derin zemin karışımı (DSM), ankraj sistemleri ve kazıklı rıhtım tasarımlarının önemine vurgu yaptı. DiGregorio, dünyadan örnekler vererek, gerçekleştirilen zemin güçlendirme çalışmalarının detaylarını paylaştı. “Deniz yapılarının tasarımında, 75 yıllık bir kullanım ömrü hedeflenirken, iklim değişikliği ve deniz seviyesi yükselmesi gibi faktörleri göz önünde bulundurmak kritik bir gereklilik haline geldi” diyen DiGregorio, sürdürülebilir ve uzun vadeli çözümlerin önemine dikkat çekti. DiGregorio, deniz yapılarının yalnızca mühendislik açısından değil, toplumsal ve ekonomik açıdan da büyük bir öneme sahip olduğunu belirtti.
Toprak sıvılaşması büyük risk!
2023 yılının Şubat ayında Türkiye’deki depremlerden etkilenen güneydoğudaki deniz yapıları üzerine gerçekleştirdiği saha gözlemlerini paylaşan Yüksek Mühendis Dolunay Öniz ise sunumunda ekibiyle birlikte bölgede yürüttükleri incelemelerin sonuçlarını paylaşarak İskenderun ve çevresindeki limanlar, iskeleler ve dolgu alanlarının deprem karşısındaki performansını değerlendirdi. Özellikle kazıklı yapıların genel olarak dayanıklı kaldığını belirten Öniz, “Toprak sıvılaşması, oturmalar ve yatay deformasyonlar yaygın olarak gözlemlendi” diyerek, sahil yapılarının maruz kaldığı hasarlara dikkat çekti. Depremin ardından limanların lojistik açıdan kritik bir rol üstlendiğini ifade eden Öniz, “Limanlar, acil yardım malzemelerinin ulaştırılması ve barınma desteği sağlanması açısından büyük önem taşıdı” dedi. Ayrıca, bölgede hızlı onarım süreçlerinin, sahada inşaat ekipmanı ve malzeme bulunmasının avantajlarıyla desteklendiğini vurguladı.