Perşembe, Ocak 16, 2025
Google search engine
Ana SayfaEğitimLefke Gazi Lisesi can güvenliği açısından büyük tehlike oluşturuyor...

Lefke Gazi Lisesi can güvenliği açısından büyük tehlike oluşturuyor…

Lefke Gazi Lisesi Okul-Aile Birliği, Türkiye’deki 6 Şubat depremi sonrası okul binalarının güvenliği ile ilgili yapılan incelemeler sonucunda Lefke Gazi Lisesi binalarının ciddi yapısal sorunlar taşıdığını ve can güvenliği açısından büyük tehlike oluşturduğunu vurguladı.

Türkiye’de yaşanan 6 Şubat deprem felaketinin ardından, deprem kuşağında yer alan ve sürekli depremlere maruz kalan ülkemizde de özellikle kamu binalarının ve okulların güvenliği tartışılır hale gelmiştir.

Bu bağlamda, Başbakanlık’a bağlı olarak Deprem Denetim Komite Başkanlığı kurulmuş ve mevcut okul binalarının yapısal malzeme analizleri yapılmıştır.

Bu analizler sonucunda birçok okul binasının can güvenliği açısından sakıncalı olduğu tespit edilmiş ve Milli Eğitim Bakanlığı bu okulların olduğu bölgelerde geçici bir uygulama olarak prefabrik sınıfların yapımına girişmiştir.

LGL binalarında da Başbakanlık Deprem Denetim Komite Başkanlığı’nın talebi doğrultusunda mevcut binaların güncel şartlarda deprem performansının değerlendirmesi yapılmıştır. Yapılan değerlendirmede, mevcut binalardan kalibre edilmiş test ekipmanlarıyla numuneler alınmış ve kırım sonuçlarının kabul edilebilir sınırların çok altında düşük performans gösterdiği tespit edilmiştir.

Bu sonuçlara göre, LGL binalarında yapısal beton kalitesinin günümüzde kullanılan beton kalitesinden çok daha düşük olduğu gözlemlenmiştir. Binaların 60 yılı aşan yaşları göz önünde bulundurulduğunda bu son derece normal ve beklenen bir durumdur. Elde edilen verilere göre LGL binalarının mevcut beton ve inşaat malzemesi kalitesi kabul edilebilir en düşük seviyenin de çok altındadır.

Bu netice ortaya çıktıktan sonra ilgili uzmanlarla yapılan geniş katılımlı toplantıda, 1960’lı yılların başında yapılmış olan Lefke Gazi Lisesi binalarnın tehlikeli bina olarak değerlendirildiği, bu binaların beton kalitesinin kabul edilebilir en düşük seviyenin bile üç kat altında olduğu, malzeme kalitesinin homojen bir yapıya sahip olmadığı, kullanılan 14 mmlik demirlerin de zaman içinde aşınıp, çürüdüğü, çürük haliyle 6-7 mm seviyesine düştüğü artık hiçbir mukavemet gücü kalmadığı, kümes olarak bile kullanılmalarının can güvenliği açısından sakıncalı olduğu, yatay sallayan 6 şiddetinde bir depremde bile anında yerle bir olacakları, can güvenliği açısından büyük tehlike arz ettikleri, iyileştirme adına ne yapılırsa yapılsın durumlarının stentle, bypass ile ömrü uzatılan bitik bir kalpten, 80 yaşındaki bir insanın kırılmış ayaklarına takılan protezden farkı olmadığı, en fazla on yıl içinde yıkımlarının tekrar söz konusu olacağı dile getirilmiştir.

Günümüz koşullarında betonarme binaların servis süreleri ilgili standartlarda maruziyet koşullarına göre 50 veya 100 yıl bandında olmaktadır. Fakat bina için öngörülen bu servis süresine gerek fiziksel gerekse kimyasal maruziyetler etki etmektedir. Maruziyetlerin hızlanıp yavaşlaması maruziyet yoğunluğuna ve betonun gözenek yapısına bağlıdır. LGL binaları ise günümüz koşullarında yapılmamış olup, 1960ların başında yapılmış ve bugünkü inşaat teknolojisi ile alakasızdırlar. Ayrıca, günümüz koşullarında yapılmış olsalardı bile, 50 yıldan daha uzun bir süre önce yapıldıkları için günümüzde ömürlerini tamamlamış olacaklardı.

Geçmişte yapılan betonarme binalarda betonun rahat karılıp yerleştirilmesi amacıyla su/çimento oranı yüksek beton üretilmekteydi. Bu uygulama yüksek su/çimento karışımında daha boşluklu bir gözenek yapısına sebep olmaktadır. Bunun haricinde, LGL binalarında yaşa bağlı kimyasal maruziyetler de gözlemlenmiştir.

1960ların başında yapılan iki binada çatı betonarmede ayrışmalar da ortaya çıkmıştır. Bu durum,  gerek nem gerekse karbonatlaşma sonucu gerçekleşmiştir. Karbonatlaşma penetrasyonunun ileri gitmesi potansiyel olarak korozyona sebep olabilmektedir. Bu durumda kolon, kiriş ve çatılarda kullanılan demirlerin çürümesine ve bina direncinin de düşmesine neden olmaktadır. LGL binalarında gözlemlenen bu durum kabul edilebilir seviyenin çok altındadır.

Fiziksel olarak da betonarme sistemde rahatsızlık gözlemlenmiş, elektrik ve mekanik altyapıları için betonarmede bir kolonun delindiği gözlemlenmiştir.

Bu kusurlar ışığında projelendirme çalışıldığına, binaların güçlendirme  ihtiyacı somut bir gerçektir. Ancak, bu tür güçlendirmelerde mevcut sistemin malzeme kalitesi önem arz etmektedir. Güçlendirme projelerinde mantoloma durumlarında mevcut yapı malzemesinin işleme maruz kalıp, yeni elemanlarla kaynaştırılması gerekmektedir. Mevcut halleriyle LGL binalarına yüzde 80-85 arasında değişen oranda bir güçlendirme müdahalesi  gerekmektedir. Bu da binaların hemen tümden yıkılıp yeni baştan yapılması anlamına gelmektedir.  Dolayısı ile binalarda güçlendirme yapılıp yapılmaması kararı alınırken, maddiyat bir ölçü olarak dikkate alınmasa bile, mevcut malzeme kalitesi güçlendirme müdahalesinde büyük rol oynamaktadır.

Bu şartlar altında, bırakın bir depremi, artık kendiliğinden yıkılacak hale gelmiş olan LGL binaları, mevcut durumlarına ve yarattıkları can güvenliği tehlikesine bakılmaksızın, Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından “Lefke bölgesinden kendilerine ulaşan birkaç kişinin bu binalarla duygusal bağı olduğu” gerekçesiyle, jet hızıyla listeli bina (eski eser) statüsüne sokulmuş ve koruma altına alınmıştır. Bu akıl, mantık, bilim dışı karar sadece birkaç kişinin organize bir şekilde akıl almaz bir art niyet ve sorumsuzlukla, Anıtlar Yüksek Kurulu’nu tamamen softa şaşırtması yöntemiyle yönlendirmesi neticesinde alınmıştır. Bu kararla, LGL kampüsünde eğitim gören yaklaşık 400 öğrenci, 64 öğretmen ve diğer çalışanların can güvenliği doğrudan ölüm tehlikesi altına sokulmuştur. LGL kampüsünde gününü geçiren öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin ve diğer çalışanların can güvenliğini akıl almaz bir tehlikeye atanlar, yaşanabilecek bir felakette doğrudan sorumludurlar. Öğrencilerimizin prefabrik binalarda öğrenim görmesi bu tehlikeyi bertaraf etmemektedir, çünkü gerek öğrencilerimiz, gerekse öğretmenlerimiz ve diğer çalışanlar zaman zaman bu binaların arasında dolaşmaktadır, hatta içlerine girmektedir, bazı faaliyetler de mecburen bu binaların yakınında yapılmaktadır. Bazı sınıflar da bu binaların dibindedir ve yıkılmaları halinde doğrudan etkileneceklerdir. Konu ile ilgili mühendis ve mimarların yaptığı açıklamalar dikkate alındığında, söz konusu binalarda iyileştirme yapılsa bile riskli bina olmaya devam edecekler ve en geç on yıl içinde yıkımları yeniden gündeme gelecektir. Bu şartlar altında, Okul-Aile Birliği olarak, iyileştirme yapılsa bile, bu binalarda çocuklarımızın eğitim-öğretim hayatlarını sürdürmelerine hiçbir şart altında izin vermeyeceğiz.

AYK kararı öncesinde hayati tehlike arz eden binaların acilen yıkılması ve ivedilikle bölgenin en az 50 yıllık eğitim-öğretim ihtiyacına cevap verebilecek, akıllı binalardan oluşan yepyeni ve en çağdaş şartlarda bir kampüs yaratılması MEB tarafından da kabul edilmişti. Yeni yapılacak binaların eskilerine benzer tipte olacağı ve şekilsel olarak da tarihi anılarının yaşatılacağı da dile getirilmişti. Ancak tarifsiz bir sorumsuzlukla alınan AYK kararıyla sadece Lefke Gazi Lisesi’nde öğrenim gören 400 cıvarı öğrencinin ve 64 öğretmen ile çalışanların can güvenliği tehlikeye atılmakla kalmadı, Lefke bölgesinin çocuklarının en az 50 yıllık eğitim geleceği için yapılacak yatırımlar da engellendi ve çocuklarımız belirsiz bir süreliğine olabildiğince güvenli ama eğitim-öğretim açısından da oldukça sağlıksız ve sıkışık bir ortamda, prefabrik binalarda zorunlu eğitim görmeye mahkum edildiler.

İdari bina olarak kullanılan ve öğretmenlerimizin boş zamanlarını içinde geçirdikleri binanın da duvarlarında gözle görülen çatlaklar oluşmuştur, üstelik bu binanın dayanıklılık testleri de yapılmamıştır. Ayrıca, gözlemlenen yapısal durumu çok sıkıntılı olan eski idari binanın da dayanıklılık testleri halen yapılmamıştır, yapıldıysa da sonuçları halen açıklanmamıştır. Sadece iki eski binanın dayanıklılık testleri yapılmış, teknik raporlara göre de sonuçlar kabul edilemez limitlerde çıkınca, binalar apar topar boşaltılmıştır, ancak bu raporların teknik detayları da henüz kamuoyu ile paylaşılmamıştır.

Can güvenliği tehlikesi yaratan bu sıkıntıların yanında, Lefke Gazi Lisesi’nin sekreter eksikliği de vardır ve Lefke Gazi Lisesi gibi çok önemli bir eğitim kurumunda sekreter eksikliği olması, bu görevin öğretmenler tarafından yerine getirilmesi günümüz şartlarında kabul edilemez. Ayrıca, okulun kırtasiye ihtiyaçlarının bakanlık tarafından sağlanmasında da ciddi sorunlar var ve bu sorunlar sürdürülebilir eğitim kalitesini etkilemektedir.

LGL Okul-Aile Birliği olarak, başta mal sahibi Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere, ilgili devlet yetkililerine ve birimlerine sorumluluklarını hatırlatır, idari konularda eksik personelin ve ihtiyaçların ivedilikle giderilmesini, binaların yarattığı tehlikenin ivedilikle ortadan kaldırılmasını, AYK tarafından akıl almaz bir sorumsuzlukla ve tamamen keyfi şekilde alınan kararın da derhal iptal edilmesini ve ivedilikle çağdaş bir kampüs oluşturma aşamasına geçilmesini talep ederiz. Aksi takdirde, yaşanacak bir felaketin sorumluluğu doğrudan AYK kararını alanların, bu kararı uygulayanların ve gerekli sorumluluk bilinciyle hareket etmeyen herkesin üzerinde kalacaktır. Hiç kimse ve hiçbir kurum kendi keyfine göre çocuklarımızın, öğretmenlerimizin, çalışanlarımızın can güvenliğini tehlikeye atma, çağdaş ve güvenli eğitim hakkını keyfi şekilde gasbetme veya ipotek altına alma hakkına sahip değildir. Talep ettiğimiz tedbirler ivedilikle alınmadığı takdirde, daha ileri seviyede eylemlerimizi devam ettireceğimizi ve çocuklarımızla öğretmenlerimizin can güvenliği ve çağdaş eğitim haklarını her şekilde savunacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz.

Lefke Gazi Lisesi Okul-Aile Birliği

 

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisment -spot_imgspot_imgspot_imgspot_img

Most Popular

Recent Comments